İki milyarı aşkın ümmet ve onlarca milyon km karelik İslam coğrafyası vardır. Buralarda yaşayanlar tamamen Müslümanlardan ibaret değildir. Aralarında azınlık durumunda olan gayri müslimler de yer alır. Bunlardan biri de Dürzilerdir. Müslümanlar arasında bin yılı aşkındır birlikte huzur içinde yaşamaktadırlar. Bu azınlıklar yerine göre yüzde bir kaçlık bazen de binde bir bile olmamışlardır. Ama Müslümanlar hiçbir zaman bunların inançlarına, can, mal ve namuslarına ilişmemiş, tam aksine onları muhafaza etmişlerdir.

Bunun en büyük ispatı binlerce yıldır azınlık halinde Müslümanlar arasında varlıklarını devam ettirmeleridir. Varlıklarını devam ettirmenin yanında bulundukları ülkelerde siyasi, ekonomik güç haline gelmiş, bilgi ve ilme erişme noktasında hiçbir engel konulmamıştır. Bunun aksini söyleyen yalancı ve müfteridir.

Dürzilerin toplum nüfuslarının hakkında net bir rakam olmasa da bir ile iki buçuk milyon arasında olduğu söyleniyor. Nüfuslarının en fazla olduğu yerler Suriye, Lübnan, Ürdün ve işgal altındaki Golan’dır.

İşte bu Dürziler Lübnan iç savaşında, siyonistlerin Golan’ı işgal etmelerinde hepsi olmasa da bir kısmı işgalcilerin tarafını tutmuş, yerine göre onların hesabına kirli işler yapmışlardır. siyonist işgal rejiminde bulunan Dürziler, kendilerini Arap olarak tanıtsalar da Müslümanız demezler. Yahudiler dışında işgal rejiminde askerlik yapan tek etnik grupturlar. Mossad ve işgal ordusunda çalışmakta, yerine göre kritik görevler icra etmektedirler.

Suriye iç savaşı ve yeni yönetimin gelmesiyle siyonist rejim, Dürzileri kendi himayesine aldığını açıklayarak onları yönetime karşı kışkırttı. Onlara siyasi, ekonomik ve askeri destek sağladı. Suveyda ve çevresine otonom verilmesini, Suriye ordu ve güvenlik güçlerinin oraya girmemesini ve müdahil olmamasını istedi. Bu isteklerin karşılanması için Şam dahil Suriye’nin birçok noktasını havadan bombaladı.

Elbette siyonistlerin derdi Dürzi değil, sadece bunun üzerinden Suriye'de istikrar ortamını, birlik ve beraberliğini baltalamak, yapabilirse Suriye'yi birkaç parçaya bölmek, büyük, güçlü ve bağımsız bir Suriye'nin önünü almaktır.

İşte gayri İslami rejimlerin ve düşüncenin insanlara va'd ettiği budur. Bölme, parçalama, çatıştırma, savaştırma... Zulüm, katliam, işgal...

Tarihte ve günümüzde bu oyuna gelen kim olursa olsun pişman olmuş ve olacaktır.

700 bin nüfusla kalkıp bütün Suriye hatta bütün coğrafyaya meydan okumak, dış güçlerin vaatlerine güvenerek Müslümanları, kadın ve çocuklarını katletmekle, evlerini ve topraklarını işgal etmekle bir yere varılamaz.

siyonist rejim, bütün Batı dünyasının desteğiyle yaptığı katliam ve işgale rağmen bunu bir asırdır başaramadı.

Geçmişte Ermeniler, aynı hataya düştüler. Anadolu'nun doğusunda bağımsız bir devlet vaadiyle kandırıldılar ve Müslümanlara karşı katliam ve işgale kalkıştılar. Yüzde 7, yüzde 10'luk bir nüfusla kalkıp yüzde yüze hükmedilemez, tahakküm altına alınamaz. Bunu tecrübe ettiler ama kötü bir tecrübe oldu. Sonuç, kendileri açısından felaket oldu.

Dürziler, ABD ve siyonistlerin vaatlerine güvenen PYD ve diğer bütün güçler bundan ders almalılar. ABD ilk defa Kürtleri kandırmadı ve kandırmayacak. ABD ve dış güçleri ipiyle kuyuya inilmez hareket edilmez. Dış güçlere güvenenlerin hali harap olmuştur. ABD'nin gittiği yerde felaketler bitmemiş huzur gelmemiştir. ABD ve dış güçlerin vaatlerine güvenerek bin yıldır kardeş ve komşuluk ilişkileri bitirilmemelidir. Ne yapılacaksa, hangi sorun ve problem çözülecekse o coğrafyada olanlarla oturup birlikte müzakere edilmelidir.

Allah, Müslümanlara kardeşlik üzere, hakk ve adalet üzere birlik ve beraberliği nasip eylesin öyle ki içimizdeki azınlıklar dış güçlerden medet ummasın, tam aksine bizimle birlikte onlara karşı mücadele etmeyi tercih etsin...