Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu’nun devam ettiği 23–26 Eylül tarihlerinde, New York’ta düzenlenen ve kamuoyuna kapalı geçtiği iddia edilen bir toplantı, uluslararası kamuoyunda derin endişelere yol açtı. İddialara göre, toplantıda ABD’de bulunan bazı Arap liderleri ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da hazır bulunduğu sırada ABD Başkanı Donald Trump, önceden hazırlanmış olan 21 maddelik bir “plan'ı katılımcılara kabul ettirmeye çalıştı. Plan, kamuoyuna “barış planı olarak sunulsa da perde arkasında Filistin’in varlığını fiilen ortadan kaldırmaya ve bölgenin siyasi haritasını kökten değiştirmeye yönelik adımlar içeriyor olduğu öne sürülüyor.
Bu iddialar, 29 Eylül 2025’de Trump ile Netanyahu’nun birlikte düzenledikleri ortak basın toplantısındaki söylemlerle de desteklendi. Tartışmaların odak noktasında önce Müslüman ülke liderlerinin ikna edilmesi, ardından HAMAS üzerinde baskı kurularak planın uygulamaya konulması gibi hedeflerin olduğu yorumları dolaşıma girdi. Peki, bu durumda İslam dünyasının önde gelen liderleri nerede duruyor? Neye itiraz etiler? Görünen o ki, Trump’ın karşısında bazı liderler neredeyse görünmez hale geldi; yerlerini suskunluğa ve kolaycı söylemlere bıraktılar.
“Savaşın durması, barışın gelmesi” gibi genel ve makul görünen talepler elbette önemlidir. Ancak bu talepler, işlenen hukuksuzlukların ve kitlesel ölümlerin hesabını sormaktan kaçınma biçimine dönüşmemeli. Binlerce sivilin ölümünden sorumlu olmakla suçlanan Terörist Netanyahu ve ekibi konusunda adaletin nasıl ve kim tarafından sağlanacağı sorusu cevapsız bırakılmamalıdır. Hakikati dile getirmekten, uluslararası hukuku savunmaktan hangi endişeler liderleri alıkoyuyor? Bu soru, suskunluğu seçenlerin kendilerine sormaları gereken temel bir vicdan meselesidir.
Bir diğer skandal öneri ise Filistin’in “yeniden inşası” yetkisinin Trump veya Tony Blair benzeri isimlere devredilmesinin düşünülmesi. Bu tür formüller, Filistin halkının kaderini dış aktörlerin insafına bırakmak anlamına gelir ve tarihsel deneyimler ışığında şüpheyle karşılanmalıdır. Zalimlerden adalet beklemek ne kadar gerçekçiyse, Filistin’in yeniden inşası gibi hayati bir sorumluluğun dışarıdan atanmış figürlere teslimi o kadar kabulü mümkün olmayan bir gerçektir. İslam dünyasının büyük ve küçük liderleri, niçin bu sorumluluğu üstlenmiyor? Neden bu görevi yerine getirecek güçlü, meşru ve güvenilir liderlik ortaya konulmuyor?
Diğer bir konu ise; “Global Sumud Filosu” adıyla Gazze’ye barış niyetiyle deniz yolculuğu düzenlemeye çalışan yaklaşık elli tekne ve beş yüze yakın gönüllü insandan oluşan ve tek amaçları insani ve barışçıl bir niyetle Gazze ablukasını kırmak idi. Ancak görüldü ki dünyanın gözleri önünde canlı yayında israil tarafından durdurup ve gözaltına alındılar. Bu olay, dünya kamuoyunda büyük tepki uyandırdı; ancak caydırıcı ve somut bir karşılık gelmedi. Birkaç liderin kınaması dışında, elini gerçekten taşın altına koyan kimse olmadı. Güçlü bir mekanizma, uluslararası toplum adına adaleti tesis edebilecek mi, yoksa yalnızca sözde tepkilerle yetinilecek mi?
Elbette umut etmek meşrudur. Belki yarın bir Selahaddin çıkar, Filistin halkını zalimlerin elinden kurtaracak cesur adımlar atılır, dünyayı bu zalim zihniyetten kurtarır. Ancak umut, somut eylemlerle sonuca gider. Bu da cesur adımlar ve duruşla desteklenmediği sürece yalnızca bir temenni olarak kalır. Liderler kürsülere çıktıklarında güzel sözler söylemekle yetinmemeli; adaletin, insan onurunun ve uluslararası hukukun gereğini yerine getirecek adımları açıklamalı ve uygulamalıdırlar.
Sonuç olarak, “barış” adı altında hazırlanan planların niyetinin ve içeriğinin şeffaf biçimde tartışılması şarttır. Sessizlik ve korkaklık, tarih nezdinde mutlaka sorgulanacaktır. Filistin halkının kaderi dışarıdan biçimlendirilecek oyunlara terk edilemez; gerçek barış, zulmün ve hukuksuzluğun son bulmasıyla, adalet tesis edilerek sağlanır. Bugün susmak, gelecekte hesap sormayı zorlaştırır ve tarih suskunları affetmez.
Not: Bu satırları yazarken HAMAS, 21 madde üzerinde yeniden müzakerelerin başlamasını kabul ettiklerini duyurdu. Allah yardımcıları olsun.