Seyda, 1976’da Mardin’in Derik ilçesinin Tırbamamo, yani Akıncılar köyüne imam olarak atandı. Köye vardığında Cami’nin bakımsız ve avlu duvarının olmadığını gördü.

Hemen kolları sıvadı, avlu duvarını yapmaya başladı. Köyün gençlerini yardıma çağırdı. Ömer isimli şahıs köydeki gençlerin reisi gibiydi. Kendinden emin, cesur, gözü pek bir delikanlı idi.

Seyda, gençlere yemekler yapıyor, çay demliyor ve cami tamiratı ile birlikte bir de tebliğde bulunuyordu. Onlara İslami bilinç kazandırmak için gece gündüz çalışıyordu.

Derken köye bir öğretmen atandı. Arap şivesi ile konuşuyordu. Gayet dürüst, fedakâr ama komünizme iman etmiş biriydi. Kürt milletinin komünizmle kurtulacağına inanmıştı.

İsmini bilmediğim bu öğretmen, Nusaybin KUK (Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları) sorumlusuydu. İdeolojik olarak yeteri birikime sahip olduğu gibi dürüstlüğü sayesinde kısa süre içerisinde köylünün sempatisini kazanmıştı.

Öğretmen, okulda meramını ufak tiyatro gösterileri ile köylüye anlatıyordu. Çocuklara oynattığı skeçlerle komünizmi sevdirmeye çalışıyordu. Okul öğrencilerinden oluşturduğu bir ekiple halkın dikkatini çekmeyi başarıyordu.

Skeçlerde köy ağalarının yaptığı zulümlerin yanı sıra köydeki imam veya şeyhlerin çıkarcılıklarını dile getiriyordu. Ağalar ile imamların birlikte hareket ettikleri ve beraberce marabaları sömürdükleri hususu ince ince işlendiği için, gençler ağalara düşman oluyor ama bu arada imam ve şeyhlerden de nefret eder hale geliyorlardı.

Dışarıdan Öğretmeni ziyaret eden genç kızlar veya erkekler, köylü ile tokalaşmakla kalmıyor onları yanak yanağa öpüyorlardı. Kızlarla erkeklerin tokalaşmaları, yanak yanağa öpüşmeleri normal hale gelmişti.

Öğretmen, her hafta Derik’ten getirdiği ilaçları köylüye dağıtıyordu. Öksürük şurubu, ağrı kesici gibi ilaçları köylüye bedava veriyordu. Evlere gittiğinde döşek veya sandalyelerde oturmuyordu. Hep yerde oturuyor, köylünün ısrarına rağmen bu tavrında ısrar ediyordu.

Başta Ömer olmak üzere köydeki gençlerin tümü saç uzatıp sakal bıraktılar. Bıyıkları dudaklarını geçiriyordu. Marks’a benzemeye çalışıyorlardı.

Seyda boşa düşmüştü. Etrafındaki tüm gençleri kaybetmişti. Hemen bir çare bulmalıydı.

İşe öğretmenden başlayacaktı. Hemen bir yemek hazırladı ve öğretmeni yemeğe davet etti. Bu yemekleri her akşam tekrarladı. Öğretmen bekar olduğu için yemek yemeğe geliyordu. Seyda’yı yavaş yavaş sevmeye başladı. Ama bir gün bu yemeklerin hikmetini sordu. Seyda komünizmi öğrenmek istediğini belirtti.

Öğretmen, Seyda’nın niyetini anladı. Komünizm ile mücadele etmek için ilk etapta bu ideolojiyi öğrenmesi gerekiyordu. Nitekim bunu Seyda’ya da söyledi: “Biliyorum Seyda, siz komünizmle mücadele etmek için öğrenmek istiyorsunuz. Ama siz dürüst bir imamsınız. Diğer imamlara benzemiyorsunuz. Onun için ben size kitaplar getireceğim ve size bütün bunları öğreteceğim.” dedi.

Nitekim bir hafta sonu Seyda’ya Marks, Lenin, Engels ve Freud’un kitaplarını getirdi. Oturup ders verir gibi Seyda’ya bu kitapları okudu ve anlattı. Böylece Seyda, yavaş yavaş komünizmi öğrenip, bu fikri nasıl çürüteceğini anlamış oldu.

Tabi Seyda bu bilgilerini kullanmalıydı. O da öyle yapacak ama köşe için bana ayrılan yer sorunu nedeniyle bu konuyu sonradan yazmak üzere geçiyorum…

Devam Edecek…