Müslümanıyla ve Müslüman olmayanıyla Gazze sınavımız devam ediyor…

Bizler de, dünyanın neresinde yaşıyorsak yaşayalım, bu soykırımda tarafız. Ya israilin yanındayız ya da Gazze’nin. Ya her birimiz birer israiliz ya da birer Gazze… Diğer bir ifade ile hepimiz tarafız. Elimizle tarafız, dilimizle tarafız ve kalbimizle tarafız…

Hemen hemen her olayda olduğu gibi bu olayda da kimin hangi tarafta olduğuna dair kesin bir hüküm verebilmemiz için ölçümüz veya delilimiz ise, sarf edilen sözlerden çok, ihtiyari olarak girişilen eylemlerdir. Fakat bu olayda soykırımcı israilden yana taraf tutanların dini aidiyetlerine baktığımızda, biri, insanlık adına sevindirici ve diğeri de biz Müslümanlar adına utanç verici iki manzara ile karşılaşıyoruz. İnsanlık adına sevindirici olanı şudur: Müslüman olmadıkları halde soykırımın karşısına dikilen liderler ve toplantı, yürüyüş ve boykot gibi eylemler ortaya koyan milyonlar… Müslümanlar için utanç verici olanı ise, kendilerini Müslüman olarak tanımlayan liderlerin ve dolayısıyla İslam Ülkelerinin hala israil ile ticaret yapmaları ve bununla da kalmayıp, vatandaşlarının soykırım karşıtı olan meşru eylemlerini engellemeleri ve onların temel hak ve özgürlüklerine tecavüz etmeleridir.

Elbette ki, başından beri gerek alenen ve gerekse zımnen soykırımın yanında olan liderlerin soykırım karşıtı eylemlere de tahammül etmemeleri anlaşılır bir duruştur. Fakat israil için haklı olarak “Terörist”, “Terör Devleti” ve “Soykırımcı” diyenlerin hem hala israil ile ticari ilişkilerini sürdürmeleri ve hem de soykırım karşıtı eylemleri engellemeleri ve eylemcileri cezalandırmaları kabul edilebilir bir duruş değildir.

Ve dikkat edilirse, İslam ülkeleri genelinde bu baskılar, engellemeler ve hak tecavüzleri o kadar yoğun ki, artık gerçekleri konuşmaya korkuyoruz. Yazmaya korkuyoruz. Ve hatta korkudan camilerimizde dua bile edemiyoruz.

Dua demişken, burada başta Diyanet ve İlahiyat camiası olmak üzere din adamlarımıza bir soru soralım: Ne Mescid-i Haram’da ve ne de Mescid-i Nebevi’de Gazzeliler için dua bile yapacak kadar özgür olmayan Müslümanların hac ve umre yapmalarının hükmü nedir?

Ne yazık ki, bu ve benzeri yasakları yaşamadığımız camilerimiz yok denecek kadar azdır.

Yoğun saldırılarına maruz kaldığımız diğer bir cephe de basın yayın organlarıdır. Siyonistlerin tahakkümünden azade ve Siyonist dil kullanmayan gazete ve TV de yok denecek kadar azdır.

Sizleri bilmem, ama kendi adıma söyleyeyim, bendenize en büyük hayal kırıklığını yaşatan ülke Türkiye’dir. Çünkü “Terör Devleti” ve “Soykırımcı” derken israil ile hala ticaretini devam ettirecek kadar büyük bir çelişki yaşamakla yetinmemekte, yaşatmaya da çalışmaktadır. Öyle ki, insan kendilerine, “bu yaptığınızın adı nedir?” gibi yerinde sorular bile sormaya korkuyor…

Ama bu korkular bizim gerçekleri gücümüz oranında dillendirmemize engel olmamalı ve bize yaşattıkları korkulara rağmen gerçekleri söylemekten geri durmamalıyız.

Aksi halde dilsiz şeytanlardan oluruz.