• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

7 Ekim’den bu yana Gazze’yi konuşuyor ve yazıyoruz. Açıkçası, Gazzeli kardeşlerimize yönelik soykırım devam ederken başka bir konuyu yazmak, konuşmak gelmiyor içimizden.

Gazze’ye bırakın askeri desteği, insani yardımları dahi Refah sınır kapısından geçiremeyecek acizlik derecesine düşürülmüş adı Müslüman ülkelerin halkları olarak utanıyoruz.

Yedi düvele meydan okuyan ecdadın torunları olmakla övünen bizler, bırakın siyonist terör rejiminin mezalimini durduracak askeri adımlar atmak ya da ekonomik ilişkileri kesmek, daha içimizdeki siyonistlere yönelik bir adım, siyonist sevicilere yönelik bir yaptırım uygulayabilmiş değiliz.

Ne zamana kadar seyirci kalacağız bu zulme?

Ne zaman bu soru sorulsa; askeri ve ekonomimizin zayıflığından dem vurulur, bir şey yapamamanın acizliği yüzümüze utanç olarak yansır.

Bu gerekçelere sığınırız da asıl yapmamız gerekenleri yerine getirmediğimizden dolayı on yıllar geçse de ne faiz temelli ekonomimiz düzelir ne de NATO konseptli askeri güç, kendi öz gücümüz olur.

Peki, kendin olabilmemiz ve gücümüzü ortaya koyabilmemiz için ne yapmamız lazım?..

15 Temmuz hain darbe girişimine karşı gerek halk gerek iktidar olarak ortaya nasıl bir direniş destanı konduysa öyle bir ruh lazım. Hain darbe girişimi sonrası şartlar hazırdı, yapılabilirdi ama yapılmadı.

Ama geç değil, yine yapılabilir; nasıl mı?

-Müslüman halkımızın inancına uygun ırk, dil, renk ayırımı yapmayan tüm vatandaşlarını gerçek anlamda eşit gören yeni Anayasa derhal yürürlüğe girmelidir.

-Din eksenli Avrupa’nın etkin bir Hristiyan kimliği varken halkın yüzde 99’u Müslüman Türkiye’mizin din kimliği neden laiklik?

-Kürt halkının bu ülkenin asli unsuru olduğu gerçeğiyle birlikte Türkçeyle beraber Kürtçe’nin de resmi dil statüsüne alınması elzemliliğini kavrayarak Kürt sorununu bütünüyle ortadan kaldırmak.

Bu açılımlar yapılarak siyonist-ABD’nin Türkiye ve Suriye’deki planlarının bir aparatı olmak dışında başka bir işlevi olmadığı anlaşılan PKK sorununun Kürt halkı nezdinde de biteceğini belirtmekte fayda var.

Bakın ne zaman Türkiye’nin ABD’yi zorladığı veya işgalci israil’e yönelik bir tavır içine girmesi halinde Pkk’nin saldırıları nükseder. Tıpkı geçtiğimiz gün birer gün arayla 12 askerin PKK tarafından katledilmesi gibi. Buradan ebediyete irtihal eden askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

-15 Temmuz darbesinin destekçisi ABD’nin İncirlik ve Kürecik Üs’leri ivedilikle kapatılmalıdır.

-İşlevsiz kalan İslam işbirliği teşkilatının yerine Türkiye, İran, Pakistan, Malezya, Endonezya, Katar, Afganistan ve Filistin gibi ülkelerin etkin olabileceği Müslüman ülkeler birliği kurulmalıdır.

-Ve en önemlisi Nükleer silah meselesi.. Nükleer silah insanlık için ölüm.. Ancak karşı duran ülkelere bakınca hepsinin nükleer güce sahip olduğunu görüyoruz. Madem ABD’nin, Rusya’nın, İngiltere’nin hatta terörist israilin bile var, Türkiye’nin neden Nükleer silahı olmasın? Kullanmak için değil tabi canım, amaç caydırıcılık..

Şu hakikat unutulmamalıdır ki; Müslüman ülkeler, liderler ve halklar öz’üne yani İslam’a dönmedikçe ve ekonomi ve askeri kalkınma için çalışmadıkça tahrif edilmiş dinlerin ateist temsilcileri siyonist evanjelist emperyal güçlere karşı durulamaz.

Bu emperyal güçlere karşı nasıl durulacağını bilmek ve görmek isteyenler Gazze’ye bakabilirler. Batıya müstemleke olmayan tam bağımsız Müslüman bir şehrin veya bir ülkenin gerektiğinde nasıl da dünyanın süper güçlerine karşı durabileceğini ve dize getirebileceğinin en net resmi bugün Gazze’de çekiliyor. Bu, salt bir görüş değil, kanıtı var artık.

Geçtiğimiz gün Mısırlı bir aktivistin paylaştığı bilgi, büyük bir hakikati de ortaya çıkardı. Meğer HAMAS'ın askeri kanadı KASSAM TUGAYLARı, gerçekten de yedi düvele karşı savaşıyormuş..

Bakın, işgal ordusu içerisinde savaşan ülkelerin askeri sayısı nedir, bir göz atalım..

Fransa'dan 3804

İngiltere'den 3142

ABD’den 2584

Almanya'dan 2051

Hindistan'dan 1720

İtalya'dan 1635

Etiyopya'dan 1580

Güney Sudan'dan 1462

Polonya ve Ukrayna'dan 1158

El Salvador'dan 945

Honduras'tan 810

Arjantin'den 416

Kanada'dan 379

Kuzey Irak bölgesinden 114

Tayland'dan 74

Amerikan deniz filosu ve İngiliz piyade tümenlerinin askeri sayı ve lojistik desteği, bu sayıların dışında...

Peki bu nasıl oluyor? HAMAS Hareketi nasıl bir strateji ve yönetim modeliyle direnişçi bir halkı ortaya çıkarabildi?

Bu soru; ABD’si İngiltere’si ve siyonist işgalin yüz yıldır sürdürdüğü soykırıma karşı direnen Filistin halkının bu mukaddes beldeyi fetheden Hz. Ömer’den, Selahaddin-i Eyyubi’den, Sultan Abdülhamid’den, Şeyh İzzetin el Kassam’dan Şeyh Ahmed Yasin’den miras kalan haklı mücadeleye olan sağlam inançlarından kaynaklanıyor.

HAMAS hareketinin 2006’dan sonra Gazze halkı üzerinde ilmek ilmek inşa ettiği irşad, ihya ve cihadi hareketinin, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde bir hayatı yaşayan sacid ve mücahid bir nesli nasıl ortaya çıkardığını çok net bir şekilde görebiliyoruz.

Haklı bir davanın halkı olarak yaşarken de ölürken de tüm insanlığa İslam’ın tek geçerli hak din olduğu gerçeğini anlatıyorlar. Vatanlarını işgalden kurtarmak için büyük bir cesaret örneği sergileyen bir avuç mücahidin kısıtlı askeri imkanlarla tüm batının fiili destek verdiği siyonist terör rejiminin 700 zırhlı aracını binlerce askeriyle imha etmesi, bunun ispatı..

Sebepleri ve sonuçlarıyla kısıtlı imkanlara sahip Gazze direnişinin ortaya koyduğu hakikat; iki milyar nüfusuyla farklı farklı büyük imkanlara sahip Müslüman ülkelere, tüm dünyaya adalet ve barışın tesisi için ne çok şey yapabileceklerini anlatıyor.