“Yani bu işleri yapacaksanız herkes gibi yasal yollardan yapın. Bakın her köşe başında devletin denetiminde üretilen her çeşit içkinin satıldığı ve harıl harıl çalışan tekel bayileri var, oralardan alıp içseniz ya!”

“Eğer kumar veya bahis oynayacaksanız kentlerimizin en işlek köşelerinde piyango satıcılarımız, toto, loto ve ganyan oynatan bayilerimiz hizmetinizdedir.”

“Bütün bu hizmetler verilirken niçin bunların dışına çıkıyorsunuz? Hem kendinize zarar veriyorsunuz hem devletimizden vergi kaçırıyorsunuz..”

Devlet tam olarak böyle demese de böyle demiş olmuyor mu?

Aslında senenin bütün günlerinde ama özellikle aralık sonunda hem devlet olarak hem de millet olarak içinden çıkılmaz bir telaş ve panik yaşar bu ülke.

Devlet için haram diye bir kavram yoktur, önemli olan vergi verilmesidir. İçki ve kumarda esas mesele vergili olup olmamasıdır.

Bir de dindar Müslümanlar olarak yılbaşı kutlamalarında “aman ha!” diyerek ayağa kalkarız bir savunma savaşı veririz. Sanki yılın 364 günüyle bir problemimiz yok da şu 365. gün olmasa, gelip geçtiğini hiç kimse duymasa ve görmese der gibi bir halimiz var. Dikkat edin, hayatımızın bütün çalışma günleri, haftaları, hafta sonları, dört gözle beklediğimiz ay sonları, ay başları bugünkü kullandığımız takvime göre değil mi? Milyonlarca çalışanın ve emeklinin maaş zamları yeni yıla ayarlı değil mi?

Demek istediğimiz odur ki, yılın üç yüz altmış dört gününe diyeceğimiz bir şey yok ama şu son gün son gece olmasın der gibi bir halimiz var.

Efendiler, düşünürseniz derdimiz zannettiğimizden çok daha büyüktür. Küfre kaptırdığımız sadece bir gün ve bir geceden ibaret değildir.

Rabbim bizlere zamanın tamamına sahip olabilmeyi lütfeylesin!