• DOLAR 32.563
  • EURO 34.995
  • ALTIN 2433.21
  • ...
Allahın adıyla…

Son birkaç gün için içinde yaşanan olaylarda malum güruhun derin yapılardan aldıkları emir ile düğmeye bastıkları ortadadır. Yapılmak istenen güzellik yarışması, BDP` li Bağlar Belediyesinin "Mevlid etkinliğine izin vermiyoruz” diyerek olayı sabote etmesi ve Dicle Üniversitesinde saldırgan PKKBDP kışkırtıcıları tarafından çıkarılan olaylar ile İslam`i bir STK ‘ya ses bombası atılması bu olaylardan sadece birkaç tanesidir.

Özellikle yaşanan bu çözüm sürecinde bu tahakküm ve baskıların yaşanması; PKKBDP içinde bulunan Türk solu ve alevi kesimi Milletvekillerinin çözümden ve barıştan yana olmadıklarının ve derin yapılarla bazı oyunları tezgâhladıklarının belirtisidir.

Kendini bilmez bir densiz ilk önce Diyarbakır`da bir güzellik yarışması yapacağını duyurdu. Daha öncede bu rezalet yarışmayı birçok yerde yapmış ve tepkilere rağmen geri adım atmamıştı. Ancak Diyarbakır`daki aklıselim Sivil Toplum Kuruluşları ile halkın tepkileri ve açıklamaları neticesinde sözde Diyarbakır hayranı apar topar şehri terk etmek zorunda kalmıştı. Yani anlayacağınız Cemil İpekçi ve Kasimiyye olayında olduğu gibi başarılı olamadı.

İptal edilen bu rezalet yarışması Mütedeyyin Sivil Toplum Kuruluşlarını ve Müslüman halkı sevindirirken belli ki derin yapı ile irtibatlı bazı güruhları çok rahatsız etmişti.

Her yıl İstasyon Meydanında yapılan Kutlu Doğum Etkinliği, meydan dar gelince bu sene daha büyük olan Newroz meydanında yapılmak istenmiştir. Ancak daha önce valilikten gerekli izinlerin alınıp 21 Nisanda Newroz alanında yapılacak Kutlu Doğum mitingine Bağlar Belediyesinin engelleme girişimleri basında yer almaya başladı. &`;Newroz etkinliğinde çimler zarar görmüş” diye komik gerekçelerle alanı kullandırtmayacaklarını ısrarla dillendirdiler. Kendilerini yetkili kurumların üstünde görerek "valilik izin verse bile biz izin vermeyiz” şeklindeki açıklamalar tepkilere neden olurken; BDP` li Belediye, soy isimleri olan yalan konusunda her zaman olduğu gibi maharetlerini ortaya sermiş oldu.

Bu olayın hemen akabinde Dicle Üniversitesinde Bilge Gençlik Kulübüne üye öğrenciler, Doğruhaber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş Hocanın katılacağı "Özgürlük ve Kurtuluş Rehberi Hz. Muhammed” konulu bir program düzenlemek istemişlerdi. Rektörlükten gerekli izinler alınmasına rağmen, öğrenci kılıklı çetelerin "siz rektörlükten izin alsanız bile bizden izin almalıydınız, burası bizden sorulur” şeklindeki açıklamaları ve tanıtım esnasında bazı öğrencileri dövmeleriyle çıkan kavga neticesinde program engellenmek istenmiş; buna rağmen programı tertip eden kulübün sağduyulu adımları sayesinde, bütün engelleme baskılara rağmen program yapılmıştır.

Bir kere düğmeye basılmıştı. Kudurmuş olanlar da ısrarla ortamı germeye çalışmış ve nihayetinde ertesi gün 4 öğrenci bıçaklanarak; olay daha da büyütülmüş oldu.

Bıçaklanma neticesinde BDP milletvekilleri üniversiteye giderek provakatif açıklamalarda bulunarak &`;burası Amed burası Dicle biz BDP ve DTK olarak öğrencilerimizin yanındayız” diyerek çetecilere ve provokatörlere sahip çıkmış; bizzat onları yönlendirmişlerdir. Aynı zamanda belediye otobüsleri kampüse dışardan puşili provokatörleri taşımış ve bunun neticesinde üniversiteyi savaş alanına çevirmekle yetinmeyip aleni bir şekilde kirli yüzlerini bir daha göstermişlerdir. Yalan konusunda şeytanı bile geçtiklerinden dolayı, kendileri saldırgan ve suçlu olmalarına rağmen; sanki kendileri saldırıya uğramış gibi ve kendileri arabulucu, yapıcı, masummuş gibi göstermeye çalışmışlardır. Medyaya farklı, tabanlarına ise farklı açıklamalarda bulunarak ikiyüzlülüklerini ortaya sermişlerdir.

Medyada iyi bir sınav vermemiş olup Rektör Hanımın açıklamalarına yer vermemekle beraber, olayı Hizbullah PKK çatışması gibi gösterip; felaket tellallığı yapmaktan geri durmamıştır. Olayları yatıştırıp tabanlarına sükûneti telkin etmeleri lazım iken; kışkırtıcı bir söylem ve dil kullanmaları ve 90`lı yılların ağzıyla konuşmaları, bir yerlere diyetlerini ödemekle beraber biatlerini yenilediklerinin göstergesidir. Bu kışkırtıcı söylemler neticesinde olay daha da büyütülmek istenmiş ve İslami STK olan Yusuf-i Dere ses bombası atılmıştır.

Sözde kendilerini Kürd halkının temsilcisi olarak görenler her ortamda Hz. Peygambere olan düşmanlıklarını açığa vurmaktan utanmıyorlar. Çözüm görüşmelerinde Abdullah Öcalan`ın bile siyaset gereği bile olsa peygamberlere vurgu yaparak İslam kardeşliğine değinmesi; demek ki tabanı açısından bir şey ifade etmiyor. Newroz `da okunan mektubun hemen ardından Aysel Tuğluk basına bir açıklama yaparak "bölge şeriatçıların, cemaatçilerin dindarların eline geçmemişse bizim sayemizde olmuştur. Biz laikliğin sigortasıyız” diyerek bir yerlere mesaj vermeyi ihmal etmemiştir.
Kendilerini demokrat ve insan haklarının savunucusu olarak lanse edenlerin, bu olaylarda olduğu gibi hiç de demokrat, özgürlükçü, insan haklarına saygılı, barıştan yana olmadıkları bir kez daha bütün berraklığıyla ortaya çıkmıştır. Kendileri dışındaki fikir ve ideolojilere hiç tahammülleri olmadığını; gören gözü olan herkes görmüştür.

Hz. Peygambere düşmanlıktan şimdiye kadar hiç kimse fayda görmemiştir. Yoldan çıkan bu güruhu sağduyuya davet etmekle beraber; çıkacak her hangi bir çatışma hiç kimsenin faydasına olmayacaktır. Peygambere ve İslam`a olan düşmanlıktan vazgeçmeleri ve aklıselim ile hareket etmeleri Kürd halkının faydasına olacağı kessindir. Aksi takdirde Yüce Allahın azabı çetindir.