• DOLAR 32.573
  • EURO 34.916
  • ALTIN 2425.742
  • ...
Allah`ın adıyla…

Ramazan ayının son günlerine doğru girerken ümmet üzerindeki acılar, kederler, elemler bir türlü bitmek bilmiyor. Müslüman kardeşlerimiz dünyanın birçok yerinde acı ve hüzünleri iliklerine kadar hissetmektedirler.

Yıllar yılı Müslüman ülkeler, diktatörlerin zulümleri altında inim inim inliyorlarken; Tunus`taki hayırlı çıkış, tüm Müslümanlara bir umut ışığı oldu. Ardından Mısır, Libya, Bahreyn derken umut ışığı devam etti.

Bu umut ışığı Suriye`ye gelince orda kaybolmaya yüz tuttu. Zalim Esad gitmemek için her yola başvurdu. Zulüm üstüne zulüm, katliam üstüne katliam yapmaya başladı. Çünkü diktatörlerde zerre kadar akıl yok. Biraz akıllı olsalardı önceki zorbaların başına gelenlerden dersler çıkarıp halklarına zulüm yapmaktan vazgeçerlerdi. Ama nafile. Ders alacakları yerde zulüm hanelerine birçok zulüm, katliam, talan yazmayı daha akıllıca görüyorlar.

Suriye ile beraber büyük bir fitne kapısı aralanmış oldu. Bu fitneye biraz dikkat çekmek istiyoruz. İslam düşmanlarına yeniden gün doğdu. Özellikle bazı mahfiller yeniden bir Şii-Sünni çatışması çıkarmak için kollarını sıvadılar. Bütün imkânlarını seferber ettiler. Yalan dolanlarla nifak yapmaya başladılar. Bunda da kısmi bir başarı sağladılar. Dost olan Müslüman ülkeler yeniden düşman olmaya başladılar. Eylem ve söylemleri birden değişti.

Esad`ın zulmünü dile getirdikçe Amerikancı ve Batı yanlısı, Suriye`deki muhalefetin net olmadığını söylediğin zamanda İrancı veya Esad`çı olmakla itham ediliyorsun. Şunu belirtmekte fayda var; ne Esad`çıyız ne de büyük şeytan Amerika ve Batı yanlısıyız. Biz her zaman zulme karşı ve halkın yanında olduğumuzu söylüyoruz.

Maalesef yapılan propagandalar etkisini gösterdikçe; Müslüman halklar da eleştirme konusunda sınır tanımaz ve hadlerini aşacak hale geldiler.

Bir grup Müslüman, itidali elden bırakmayıp Suriye`den gelen haberlerin net ve doğru haberler olmadığı, bununla beraber halkın haklı direnişini desteklediklerini ve zulümle abad olunamayacağını, zalim Esad`ın bir önce yıkılmasını dile getirdiler.
Başka bir grup ise; "İran ve Hizbullah bu işe karşı çıkmıyorlarsa bir bildikleri vardır. Esad giderse yerine daha iyi birisi mi gelecek? Kötünün iyisi olsa daha iyi olur” dediler. Sünni Müslümanları Batı yanlısı hareket etmekle suçladılar. Hatta bazıları, sırf Esad`ın "Hayırlı olsun” tebriğini geri çevirdi diye Muhammed Mursi`yi firavun olmakla bile itham ettiler.

Başka bir grup ise Esad`ın zalim olduğunu, ona destek verenlerin zulme rıza gösterdiklerini söyleyerek; "İran ve Hizbullah da zulme destek veriyor” dediler. Hatta o kadar ileri gittiler ki "İran israil`den daha kötüdür” demeye getirdiler.

Evet, gelinen durum ortada…

Müslümanlar feraseti elden bırakmamalı. Fitnelere alet olmamalı. Meselelere tek pencereden bakmamalı.
Suriye`de bir zulüm var bu zulmün bitmesi için de Esad`ın gitmesi ve yıkılması gerekiyor. Her zaman halkın haklı direnişinin yanında olmak lazımdır. Bununla beraber oradaki muhalefetin net olmadığı ve bir kısmının Batı ve Amerika adına çalıştığını da görmek lazımdır. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin ulusal çıkarları dışında başka bir şey düşünmedikleri açıktır. Hele hele Türkiye`nin oradaki Kürtlerle ilgili politikası kabul edilemez bir durumdur.

Hiç kimse layüsel değildir. Her insan veya her ülke yanlış yapabilir. Her Müslümana düşen görev; sağduyuyu elden bırakmadan ifrat ve tefrite kaçmadan, fitnelere alet olmadan, olaylara Kur `ani ve İslami bakış açısıyla bakmaktır.

Zalimlerin oyun ve tuzakları varsa bilelim ki yüce Allah`ın da oyun ve tuzakları daha güçlüdür. Zulüm altına bulunan tüm Müslümanlara dua edelim. Fitnelere kapı aralamayalım. Fitnenin adam öldürmekten daha kötü olduğunu bilelim ve akıldan çıkarmayalım. Bugün Müslümanların ayrılıklardan çok birleşmeye ihtiyaçları vardır. Zaten Müslüman âlemin başına gelenler İttihad-ı İslam`ın olmamasından dolayı değil midir?

Vesselam.