Yılanın ve akrebin tabiatı değişmediği gibi, terör çetesi nankör israilin de hain, zalim ve dönek karakteri ve tavrı değişmez.

İsrailoğullarının tarihi, ihanet ve döneklik tarihidir. Son yüz yılda da bir kez daha aynı müzmin ve mezmum karakterin inkişafına şahit oluyoruz. Ekmeğini yediği kaba ve sofraya pisleme, iyiliğe nankörlük ile cevap vermeyi adeta amentü haline getiren bu mücrim zihniyet, gökkubbe altında bir fazlalıktır. Tüm insanlık ve bilhassa komşuları için bir tehdittir.

En son Gazze'de, dünyanın gözü önünde ve aracıların teminatı ile gerçekleştirilen esir takasında sözünü tutmadı. Ayrıca, icbari olarak Filistinlileri serbest bırakma zorunda kaldığı zaman da daha fazlasını tutsak ediyor.

Son esir takası anlaşmasında; Filistin tarafı, taahhütlerini yerine getirip israil vatandaşı esirleri serbest bırakmasına rağmen; israil tarafı, hâlâ Filistinli esirleri serbest bırakmadı. Dünyanın gözü önünde ve arabulucular devrede olduğu halde ahdine vefa göstermeyen bu alçak zihniyet, zorlayıcı unsurların zayıfladığı yerde, elbette hiç bir kurala uymayacaktır. Bununla da yetinmeyip Müslümanların ve bölge halklarının en ufak bir tökezlemesini fırsat olarak kullanacak ve maddi ve manevi varlıklarına kast edecektir.

Müslümanları zayıf düşürmek ve dahili ve harici saldırılar karşısında dirençsiz hale getirmek için her türlü fitne tohumunu ekecektir.

Ortadoğu halkları şunu net bir şekilde bilmelidir:

israil ve ABD hiç bir halkın dostu değildir. Sadece konjonktür gereği birisini diğerine karşı kullanmakta ve kullanılanın da miadı dolduğu zaman, bozuk para gibi harcamaktadır.

Şu anda Suriye'yi parçalamak için Dürziler kullanılmak istenmektedir. Dürziler bu oyuna gelip şimdiden özerklik talebini seslendirmeye başladı. israil de hemen Dürzileri destekleyeceğini söyleyip işgal ettiği yerlerden çekilmeyeceğini ilan etti. İşgal tanklarına hem israil hem de Dürzilerin bayrağı çekildi. Dürzilere olası müdahale durumunda Dürzilerin yanında duracağını açıklamak ile yetinmeyip Suriye ordusunun güneyden çekilmesi gerektiğini dillendirmeye başladı.

Bu vesile ile tekrar ediyoruz: Olay çok ciddi. Bölge devletleri ve halkları, israile karşı çok yönlü olarak Suriye'nin yanında durmalıdır. Özellikle askeri destek konusunda ciddi bir politika ortaya konulmalıdır.

Bölge ülkeleri, kendi aralarındaki ihtilaflı konuları dondurup ortak düşmana karşı birleşmelidir.

Ukrayna savaşındaki gelişmeleri de gözden kaçırmamak lazımdır. Ukrayna'daki inisiyatifin karşılığında Rusya'ya ne vaat edildiği ve bu sürecin Ortadoğu'ya nasıl yansıyacağına dikkat etmek gerekir.

Lübnan-Suriye arasındaki anlamsız çatışmalar son bulmalıdır. Hizbullah ve Suriye çatışması son bulmalıdır. İran ve Suriye arasında yeniden bir diplomatik ve askeri zemin inşa edilmelidir. Herkesi tehdit eden bu canavara karşı ortak bir strateji geliştirilmelidir. Bu coğrafyadaki bütün karışıklıkların temelinde israil vardır. Bu itibarla; bu tehdidi bertaraf etmedikçe bölgeye huzur gelmeyecektir.

Burada şunun da altını çizmek gerekir:

israil ve küresel şer güçlerin bölgeyi karıştırmasını önlemek için tüm halklara hakları verilmeli, adalet temelli bir idari yapı ve sosyal yapı inşa edilmelidir. Artık diktatörlük ve iltimas karakterli yönetim anlayışı bir kenara bırakılmalı, ferdi ve toplumsal adalet temelinde bir dünya inşa edilmelidir. Bölge ülkeleri adalet ve barış temelinde bir siyaset anlayışı ortaya koymalı, bölge sorunlarını müzakere zemininde çözmek için de bir “Bölge Konseyi” kurulmalıdır.