• DOLAR 35.484
  • EURO 36.669
  • ALTIN 3073.25
  • ...

Geçen zaman “Aksa Tufanı”nın işgalciye ve işgal mantığına karşı belirleyici özelliğini net olarak ortaya çıkardı.

Kim nerede duruyor, kim işbirlikçi, kim bireysel ya da ulusal kazanımlarını kaybetmemek için insani değerlere sırt çeviriyor, net olarak ortaya çıktı.

Kimileri için Allah ve ahiretin değil de basit dünyevi kazanımların daha önemli olduğu anlaşıldı.

Kimi insanların “doğruyu aramak ve doğruya tabi olmak” yerine kendi kabullerini doğrulatma çabası içerine girdiği, kendi kabulleri dışında her şeye kendini kapattığı süreçler yaşadık.

Bu arada 16 ay geçti ve bu süre boyunca Gazze durmadan saldırılara, bombalara maruz kaldı.

Gıda sıkıntısı çekildi/çekiliyor, ilaç sıkıntısı had safhada.

Bir kış geçti, sonra bir kış daha geldi ve insanlar bina enkazlarının dibinde kurdukları çadırlarda saldırıya uğradılar, yakılarak öldürüldüler.

İnsanlık tarihi belki binlerce yıldır görmediği direniş örneğine, kahramanlıklara şahit oldu.

Hiçbir kural, hiçbir hukuk, hiçbir insani ve ahlaki değer tanımayan insan kılıklı yaratıklar, ellerindeki devasa silah gücü yetmezmiş gibi Batının zengin devletlerinin büyük silah ve para desteği ile vurdular Gazze’yi.

Okulları, camileri, kiliseleri, hastaneleri, yardım merkezlerini, sığınma merkezlerini, gazetecileri, ambulansları bombaladılar.

Gazze’de ise ölüme meydan okuyan yiğitler vardı sadece.

Dünyaya meydan okuyan, zelilce yaşamaktansa şerefle ölmeyi tercih eden aziz yiğitler…

Ailesi katledilmiş, yakınları katledilmiş, hastanesi bombalanmış, her gün önüne parçalanmış çocuk cesetleri getirilen beyaz gömlekli bir sağlıkçı, tankların karşısında duruyor, Siyonist teröristlere meydan okuyor.

Tünellerden çıkan gençler sıfır mesafeden zırhlı araçlara el yapımı patlayıcılar ile saldırıyor, cesarete yeni bir tanım getiriyorlar.

Dünyadaki tüm sahtekârların maskesini düşüren Ebu Ubeyde, Siyonist teröristler için “Diz çökecekler” demişti.

“Sonra takva sahiplerini kurtarır; zalimleri ise orada dizüstü çökmüş halde bırakırız.” (Meryem/72)

İşgalci teröristler ve destekçilerinin tünellerde aradığı Yahya Sinvar, cephede, çatışma esnasında, son nefesine kadar, savaşarak şehid oluyor, son anında bile elindeki sopayı fırlatarak tüm dünyaya mesajını veriyordu.

“Bunun üzerine Musa asasını bırakıverdi; bir de ne görsünler, o, bütün uydurduklarını yutuyor!” (Şuara/45)

Son olarak Merhum Yusuf Karadavi’nin bir sözüyle bitirelim:

“Filistin halkının önünde bulunan tek yol 'direniş'tir. Her halkın en doğal haklarından birisi de gasıp işgalcilere karşı var gücüyle mücadele etmesidir. Eğer onların "Savaşıyorum o halde varım!" diyen Menahem Begin'leri varsa bizim de "Mücadele ediyorum o halde varım" diyen Ahmed Yasin'imiz var. Ahmed Yasin'in hakkı Menahem Begin'in batılına mutlaka galip gelecektir!”

Yazarın Diğer Yazıları