• DOLAR 35.392
  • EURO 36.514
  • ALTIN 2999.93
  • ...

Bir süredir başlatılan “sürecin” tam olarak ne anlama geldiği konusunda kimse net konuşamıyor.

Konunun 2015’te sona erdirilen “süreç” ile olan ilişkisi ise herhalde çokça zikredilen “İmralı” kelimesinden dolayıdır.

Öcalan’ın “ev hapsine” alınacağı, hatta bunun için bir evin bile hazırlandığına dair bilgiler dolaşıyor.

Tabii bu da Öcalan’ın çıkıp “Örgütün silah bıraktığını” ilan etmesinden sonra devreye girebilecek.

Meclisteki konuşmasında “Ne müzakere ne de mütareke” şeklinde bir açıklama yaptı Devlet Bahçeli.

Öyle görünüyor ki, Öcalan ile bir “müzakere” yürütülmüş ve bunda sona varılmıştır.

Bundan sonraki süreç Öcalan’ın örgütü ikna edebilmek için yapacağı görüşmeler ve açıklamalar ekseninde olacaktır.

Yani ortada “Kürt meselesinin” çözümüne dair yeni bir süreç, yeni bir açılım ya da yeni bir girişim söz konusu değildir.

Yeni süreç Öcalan ve Kandil arasında yaşanacak gelişmeleri kapsayacaktır.

Kandil’in tutumu ise hiç de olumlu bir seyirde değil.

"Erdoğan ve Bahçeli PKK'yı yok etmek istiyor" şeklinde açıklama yaptı PKK eşbaşkanı Bese Hozat. Elinin çok güçlü olduğunu düşünüyor olmalı ki, YPG ile tehdit etti: "Suriye'de YPG'ye saldırılar durmazsa çözüm olmaz." Hem Öcalan’ın çağrısını desteklediklerini söyledi hem de hükümete güvenmediğini net kelimelerle belirtti: "Bu iktidarın, bu devletin bir çözüm iradesi ortaya çıkmış değildir. Ortada bir samimiyet yoktur. Özel savaş olma olasılığı çok çok yüksektir."

Öyle anlaşılıyor ki, Kandil’in savaş baronları ne Türkiye’de ne Irak’ta ne de Suriye’de yaşananlardan bir şey anlamış değil.

Irak’ta Barzani’nin seçimlerden zayıflamadan çıkması, Türkiye’nin Irak merkezi hükümeti ile yaptığı anlaşmalar, Suriye’de Esad’ın kaçması ve kendileri açısından hiç de iyi olmayacak bir yönetimin gelmesi her halde Kandil açısından bir şey ifade etmiyor.

Mazlum Kobani’nin adeta “tüm tuşlara basarak” her tarafa farklı mesajlar vermesi, muhalif Kürt gruplarla anlaşma yolu araması, durumun kritik olduğunu gösteriyor aslında; ama Kandil’in bunu anlayacak durumu yok!

Bir önceki süreci göz önünde bulundurarak konuşuyorlar, Türkiye’nin sıkıştığını, bu yüzden bu adımı attığını düşünüyorlar.

Aslında Kandil, önceki süreçte de “ateşkes” için gerekli adımları atmamak için diretmiş, militanları ülke dışına çıkarma konusunda önce ağırdan almış, sonra da vazgeçmişti.

Bir önceki süreç devam ederken 2013 yılının Ekim ayında şunları söylüyordu Bese Hozat:

“Sürece yaklaşımı AKP'nin baştan beri hep pragmatik oldu, taktiksel bir yaklaşımı esas aldı, çözüme dönük hiçbir samimi yaklaşımı gelişmedi. Süreci biz geliştirirken diğer taraftan hükümet, devlet ciddi bir tasfiye planı içerisinde oldu."

Bu açıklamanın yapıldığı tarihe bir daha dikkat edin. Sürecin bitmesinin nedeni olarak gösterilen Ceylanpınar’da 2 polisin öldürülmesinin tarihi 22 Temmuz 2015’tir.

Arkalarına Batı’nın desteğini aldıklarını düşündükleri için pervasızca adımlar atmışlar, 6-8 Ekim’de vahşi cinayetlerle neticelenen olayları başlatarak güç gösterisinde bulunmuşlar, çukur rezaletiyle 7 bin Kürt gencinin ölümüne neden olmuşlardı. 

Herhalde en acı olan da Kürt kamuoyunun silahı baskı unsuru olarak kullanan PKK’dan bunun hesabını sormaya teşebbüs etmemesi oldu. 7 bin genci çukurlara gömen savaş baronları bir de utanmadan bunu başarı olarak yansıtmaya kalkıştılar.

Öyle görünüyor ki, Öcalan, cezaevinden çıkmak için adımlar atacak ve çağrıda bulunacaktır. Kandil’in savaş baronlarının konumlarını bırakarak bir köşeye çekilmelerini beklemek ise biraz hayalcilik olur. Öcalan ağır basarsa, Kandil’de “üst düzey infazlar” yaşanmadan “silah bırakma” gerçekleşmez. Aksi durumda, yani Avrupa ağır basarsa çatışma bir süre daha devam eder.

Yazarın Diğer Yazıları