• DOLAR 32.536
  • EURO 34.95
  • ALTIN 2454.544
  • ...

Türkçe aşkı sebebiyle ailesinden izinsiz Türk okuluna giden ama sonra ailesine de kabul ettiren yanlış hatırlamıyorsam Avusturyalı gencin hikâyesini okurken kullanılan üsluba baktıkça bir garip oluyor insan.

Öncelikle ister-istemez ‘bundan ben de mutluluk duymalı mıyım` gibi garip bir soru işareti oluşuyor zihinde. Herhalde faydalı bir şey yapıyorlardır geliyor arkasından. Ara ara dini şiirler okunması da takviye ediyor bu düşünceyi.

Ancak yine de işi olumlu ya da daha doğru bir ifade ile faydalı görmek için bayağı çaba harcamak gerek. Faydasından bahsederken, bir milletin menfaatlerinde değil, ilayı kelimetullah davasında nasıl bir pay sahibi olduğudur kastedilen.

Mesela Müslüman yazarlardan biri, geçtiğimiz senelerde izlediği bir Türkçe olimpiyatına katılan kız öğrencilerin folklorik kıyafetlerine değinmiş. Hiçbir ülkenin yerel giysilerinde kadının el, yüz ve ayakları dışında bir uzvu görünmez. Bunu orada da gördük` mealinde yorumlar yapmış.

Organizasyondan çıkarılması gereken derslerde biri de buysa, el-hak doğrudur.

Bunun ötesinde, okunan bir-iki maneviyat yüklü şiir ve şarkıdan gayrı, bu etkinliklerde bir Müslümanı sevindirecek, onurlandıracak, içinde hizmete dair var olan duygularını galeyana getirecek ve ona bir ivme kazandıracak ne olabilir?

Geçelim bilinçli Müslümanları, izlemeye gelen sanatçı, oyuncu işadamı ya da siyasetçiler bu programı gördükten sonra milli duygularının kabarması ve bir Türk`ün kadir olduğu büyük işlere tanıklık etmek dışında nasıl bir kazanımla evlerine dönecekler?

Daha da açıkçası bu çaba neye hizmet eder?

Kâr-zarar ilişkisi bağlamında değerlendirildiğinde, öncelikle bağrında yeşerdiği toprakların diğer dillerini konuşan insanları üzerinde, biraz ağır kaçacak ama ‘tahrik` etme ihtimali bakımından menfi tesir sahibidir.

Türkiye`deki Kürtlerin varlığını ve haklarını ancak son birkaç senedir içine sindirerek tanıyabilen ve bölgede kendini kabul ettirmek, söz sahibi olabilmek için nice taktik deneyen bir teşkilatın buram buram milliyetçilik kokan organizasyonlarla boy göstermeleri, üstadın deyimiyle ‘faziletfuruşluk nev`inden kardeşinin gıpta damarını tahrik` kabilinden değil midir?

Yunus Emre`nin dizesi ‘Gelin Tanış Olalım` çok hoş bir slogan olmuş. Olalım da, ne üzerinden?  Yine İslami kimlikli bir yazarın garip ifadesindeki gibi ‘neredeyse hepimizin tek ortak değeri olan Türkçe üzerinden mi? 

Böyle konuşunca kızan da çok oluyor. Ne işin arka planındaki ana temayı göremeyişimiz kalıyor ne de hadiselere bakışımızdaki dar ufkumuz!

İslam`dan bihaber beldelere, kilometrelerce uzaklara tereddütsüz giden öğretmenlerin halis niyetleri ve çalışmaları değildir eleştirdiğimiz ama, yaptıkları işe atılan ‘sevdamız Türkçe` imzasına bakınca, ‘rehber Kur`an hedef Turan` ilkesini benimseyenler dışındaki kardeşlerimizin, ‘bu kadar zahmete değdi mi` deyip demediklerini hakikaten merak ediyoruz.

Her cenahın yaptığı İslami faaliyete kendi rengini kattığı, milli örf ve değerlerinden eklemeler yaptığı ve dilini de diniyle beraber yüceltmeye çalıştığı bir arenada eşit kazanım ve ruh birliğinden bahsedilebilir mi?

‘Türkçe diye diye birilerinin gönlünü hoş ediyor, kapıları açık tutuyor ama aslında tamamen İslam`ın ruhuna uygun işler yapıyoruz` diyecek olanlar varsa kusura bakmasınlar, vitrinin bu kadar büyüğü de olmaz.

Olsa olsa genlerinde milliyetçilik kırıntıları olan bir hareketin saklanamayan karakteristiğinin dışa vurumu olur.     

Bu tamamen inkar ediliyorsa o zaman geleceği iyi hesaplayamama gibi bir sıkıntı vardır ortada.  Öncesinde yoksa eğer, devlet-millet menfaatlerinin bu denli vurgulandığı çalışmalarla malum hareketin genlerine milliyetçilik kodları işlenecek, amaçlanan noktaya varıldığında da arzulanandan farklı, rengi-tadı yabancı bir toplum inşa edildiğine şahitlik edilecektir.

Geleceği hesaplama bahsine değinmişken, bu çalışmaların zaten büyük hedeflere yatırımlar olduğu görünmüyor değil. Her ülkeden Türkçe bilen çocukların yıllar sonra kendi ülkelerinin ileri gelenlerinden olacakları ve bu kuvvetli ilişkilerden istifade edileceği tamam, fakat tümüyle vahiy temelli bir oluşum mudur arzulanan, orası muallâk.

Vahiy temelli, vahiy renkli ve vahiy kokulu dil, düşünce ve hareketlere muvaffakiyet duasıyla.