• DOLAR 32.494
  • EURO 34.97
  • ALTIN 2429.988
  • ...

Hele hele öyle konular vardır ki, sağından-solundan ne kadar çekiştirilirse çekiştirilsin beyan edilenin aksi yönünde bir mana çıkarılmasına müsaade etmez.

Asabiyet/ milliyetçilik bunlardan biridir.

Bir süredir, bir Müslümanın İslami kimliği adına bunun kişisel bir zaaf olduğunun söylenmesi bile artık eksik bir laf halini almaya başladı. Çünkü olay şahıslardan ziyade grupların yani diğer bir ifadeyle ortak aklın zaafı durumuna gelmiştir. Kalabalık olmasa dahi bu renge bürünen birkaç grup işi rayından çıkarmayı hedef edinmiş görünüyor. Üstelik ne denmek istediği belli olmayan sözler ve bir o kadar anlamsız duruşlarıyla…

Yıllarca birçok İslami camia Türkçülük yaptıkları için eleştirildi. Onlar da her ne kadar inkar edip ‘bizimki müspet milliyetçilik` gibi sözlerle savunmaya geçseler de cahiliye kalıntısı asabiyecilikleri görülmeyecek gibi değildi.

Her bir camiadan birileri İslama hizmet için yetki sahibi olabilme mazeretlerine sığınarak bazı partiler bünyesinde yer edinmeye başladılar. Tabii bunlar sağcı tabir edilen partiler idi. Namazında niyazında oldukları iddia edilen liderlerin dini hassasiyetlerine vurgu yapıldıkça oylar toplandı ancak bu reylerin bir türlü İslami camianın talepleri adına geri dönüşü de olmadı ne yazık ki.

Gün oldu devran döndü, yıllarca duruşlarıyla ezdikleri ya da ne hissedeceğini düşünmeden karşılarında milli değerlerinin yüceliğinden bahsettikleri kardeşlerinin hissiyatlarını keşfettiler. Kısmen de olsa yaptıkları hatanın kendilerine aksedeceğini fark ettiler ve telafi edebilmek için Doğu ve Güneydoğuya yöneldiler.

Kabul görüp görmediği apayrı bir konu ama kendilerindeki hastalığın aynısını memleketin bu bölgesine yani Kürtlere sirayet ettirdiklerini müşahede ettiler, yakında itiraf da edecekler.

‘Senin için ırkın mı önde gelir dinin mi?` sorusuna ırkım diye cevap verenler vardır, ortadadırlar. Dinini milliyetinin önünde tutup mücadele edenleri de zaten millet biliyor.

Ancak asıl kafa karıştıran kendi kafaları da aynı ölçüde karışık olan kesim, dini duygularıyla milli duyguları içlerinde at başı gidenlerdir. 

‘Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman` sözüyle bir akımı tek cümlede özetleyen Osman Serdengeçti`ler ile sahih İslami düşünceden ‘Allah Türkü diğer ırklardan üstün yarattı. Kafire karşı savaşmayı göze alan her Müslüman, Türktür` fikriyatına kayan İsmet Özel`lerin söylemleri karşı tarafta Ayhan Bilgen`leri, Altan Tan`ları doğurdu ne yazık ki…

İslamî kimliği olup BDP çatısı altında çalışan böyle şahıslar ilginç bir takım gerekçelerle, icraatlarına rağmen çizgilerinin değişmediğini açıklayıp duruyorlar. Güneydoğu menşeli, adını ilk kez duyduğum bir platform Altan Tan`a destek verdiklerini deklare eden yazısında benzer açıklamalarda bulunup şöyle ilginç bir de ifade kullanıyor:  ‘Buradaki sorunu amelde hak olan bir eylemin teoride hak olmayan bir düşünceyle eyleme kalkışmaması teşkil etmektedir.` Ardı sıra; hal böyle olsa da, işin bir şekilde oluruna varacağını, bu süreç içerisinde ise olaylara seyirci kalmaktansa akışın içerisinde yer almanın daha doğru olacağını, bunun bir hata değil cesaret işi olduğunu yazıp durmuşlar. Tabii daha süslü ve okuyanda herhalde mühim şeyler söylüyorlar dedirtecek anlaşılması zor hatta yer yer anlamsız cümlelerle…

Oysa mana çok basit;  bu adamlar güçlü, başka türlü bizi yutarlar ve o zaman halkımıza hiç faydamız olmaz. İyisi mi, aralarına girelim makam mevki sahibi olalım hele, sonrasında Allah kerim!

Ya hu, Allahtan korkun. Düşüncesi sakat olanın eylemi nasıl doğru olur? Eğer var olan bir akıştan bahsediyorsanız bu ancak hak yolda hak inanış ve hak amelle kazanımların elde edileceği bir akış olabilir ve ‘Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır` ayetiyle de varacağı yer zaten bellidir. Yani siz sıratı mustakim üzere gidin, Allah hükmünü zaten hakim kılacaktır. Önemli olan, bu akış içerisinde kendine bir yer edinmek ve pay sahibi olabilmektir.

Ali Bulaç bu haftaki bir yazısında Nubihar çevresine değinmişti. DTK çağırıcılar heyetinin davetlisi olarak katıldığı toplantıda, Kürt sorununa çözüm olabilecek 7 maddelik taleplerini dinlemiş ve sonra Nubihar çevresinin temsilcisiyle de görüşmüş. Bir nevi orada bulunmalarının sebebi olarak  ‘İslamcıların bulunduğu noktadan Kürtler görülmüyor` diyen temsilci, içinde bir tane bile, Müslümanların sorunlarına çözüm olabilecek açıklama içermeyen bu taleplerin gerçekleşeceği yerden İslam nasıl görülüyor diye sorgulanmayı da hak ediyor.

El hasıl, kimse ne kendini ne de halkı kandırmasın. İslam ayan beyan ortada, küfür-şirk- nifak ise sağdan-soldan kuşatmak kaygısındadır.

Göz göre göre haktan batıla kaymamak duasıyla…