• DOLAR 32.495
  • EURO 34.984
  • ALTIN 2434.01
  • ...

   Söylenen söylendi yazılan yazıldı. Anlamak isteyen anladı ancak kabul etmek istemeyen yine kendi ‘ama`larıyla yorumlamaya kalktı ve hala da devam ediyor.

Bu bağlamda dünyadaki İslami hareketler incelendiğinde, devrimi gerçekleştirmiş olarak öncelikli örnek olmayı hak eden İran İslam İnkılabı hareketi içerisinde kadınların önemi, gerek fikirsel, gerek pratik sahada ve gerekse de anne olarak kendilerini ispat ettikleri, gösteri ve mitinglerdeki neredeyse yarı yarıya çarşaflı kadın manzaralarıyla beraber hafızamızda yer etti.

 Ardından milli görüş hareketinin kadınların sırtında yükseldiği ve neredeyse hareketi sırtlayan kolonları oldukları Müslüman yazarlar ama daha çok başka cenahtan kalemler ile çokça ifade edildi.

Ancak; öte yandan öyle bir Müslüman kadın kalabalığı vardı ki, göze görünmeyen adı duyulmayan ancak destansı kahramanlıkları kitaplar dolduracak büyüklükte idi.

Göze görünmeyen-adı duyulmayan ifadesi yanlış anlaşılmasın. Bu durum kıymet verilmezliklerinden değil, yine aynı şekilde göze görünmeyen-adı duyulmayan erkeklerle aynı hareket içerisinde bulunmalarından kaynaklanıyordu.

Allah`ın izniyle ilerde amacına ulaşmış bir İslami hareketin aslî unsurları olarak başka topluluklara örnek olacak şekilde tanıtılacak ve anlatılacağından emin olduğumuz bu kadınlar, ne sadece kapı kapı dolaşarak yoruldular ne de parmaklarındaki yüzüğü hareketin ihtiyaçları için bağışlamakla infakta bulunmuş sayıldılar.

Öğrendiler, okudular, anladılar, ürettiler ve neticesinde elde ettikleri ciddi Kur`an temelli fikirsel ve ameli kazancı başkalarına aktarabilmek için bir değil,  ellerinde-kucaklarında üç-beş çocukla hakikatlerden uzaklaştırılmışların kapılarından ayrılmadılar.

Han/misafirhane gibi olan evlerinde sayısız misafire kıt imkanlarla yemek hazırlarken, tezgahın üzerinde bulundurdukları kitaplarından satırlar okuyarak ertesi gün aydınlatacakları insanların karşısına eksiksiz çıkmaya çalıştılar. Sabah erkenden çabucak yapılan ev işinin ardından, kapıdan kovuldukları camilere bacalardan girmeye çalıştılar.

Ancak bunu da ‘haydi Ayşe sohbete gidiyoruz` ya da ‘bugün falanca konulu panel varmış` deme rahatlığıyla da yapamadılar. Zulmün gölgesi hep üzerlerinde beklerken temkinli ve dikkatli adımlarla ilerlemeye çalıştılar. Zeka, irade, planlı çalışma, birlikte yola çıktığı arkadaşlarıyla uyum içerisinde bulunma ve topluluğun kararına itaat ile seslerini farklı kitlelere duyurma konusunda muvaffak oldular ve kitleyi genişletmek adına hala devam ediyorlar.

Bu işler yapılırken, babaları, kardeşleri, eşleri kimi zaman da kendileri hapishanelere girdiler, kimi yakınlarını şehit verdi. Büyük çoğunluğu ise ya kendi  ya da eşlerinin işlerini, mevkilerini kaybettiler. Okullarından oldular. Aileleri tarafından reddedildiler.

Hicret etmek zorunda kalmaları sebebiyle yakınlarına -ki bu yakınlara evlatlar da dahil- uzun yıllar hasret kaldılar.

Ne ev baskınlarından ne takiplerden ne de tehditlerden kurtulabildiler.

Peki tüm bunların üzerlerinde caydırıcı etkisi oldu mu?

Kutlu doğum ve benzeri etkinlik manzaralarındaki Müslüman kadın akını bunun için en güzel cevap olacaktır.

Şimdi; bu manzaranın arka planını en iyi bilenlerin, İslami gösterilere/etkinliklere kadınların erkeklerle eşit hatta daha fazla alaka göstermelerini şaşkınlıkla karşılamaları da diğer bir şaşkınlık sebebidir.

Yoksa Ruşen Çakır`ın ‘1-İslami hareketlere en büyük damgayı kadınlar bastı 2- En büyük çileyi kadınlar çekti 3-Hareket bir erkek hareketidir` tespiti farkında olmadan bazı Müslüman erkeklerin bilinçaltındaki doğruları mı ifade ediyor?

Hasıl-ı kelam özellikle sol hareket kadınlarla beraber çalışarak ve hareketin asli unsurları olduklarını gerek ifade ederek gerek faaliyetleriyle göstererek kapasitelerinin üstünde bir emek vermelerini sağlamış ve bu potansiyelden en üst seviyede istifade etmiştir.

Müslüman kadın tabiî ki solun ortadan kaldırdığı annelik vazifesini birincil yükümlülüğü bilmekle onlarla birebir kıyası kabul etmez.

Ancak kadınların talimatlar doğrultusunda çalışmalarıyla beraber düşünce ve önerileriyle de varlıklarının kabulünün motivasyonlarını artırdığının bir nümunesi olarak ortaya konmalıdır.

Müslüman kadında bir de ihlas ve iman kuvvetinin olduğu düşünülünce…Amaç kadını mevki sahibi kılmak değil. Her şey daha güçlü bir hareket, daha verimli bir hizmet ve bu vesile ile i`lay-ı kelimetullah içindir.

Müslüman önderlerimiz sözlerine şimdiye değin olduğu gibi  kadeşlerim ve bacılarım diye başlamaya devam ettikçe ve hitapta bir ayırım söz konusu edilmedikçe her geçen yıl kadınların daha aktif ve faydalı oldukları yıllar olarak tarihte yer edecektir inşaallah.