İslam ümmetinin sorunları uzun yıllara dayalı bir geçmişe sahip olduğundan, hiç kimse bu problemlerin bugünden yarına çözülmesini beklemesin.

Ama israil'in, ümmetin kalbinin yarısı sayılan Filistin coğrafyasında işlediği cürümler, Amerika’nın desteğiyle İran'a yaptığı saldırılar ve nihayetinde ABD'nin okyanus ötesinden gelip; “israil'in yapamadığını ben yaparım” edasıyla İran'ı bombalaması, artık külahlarımızı çıkarıp önümüze koyma ve onunla hasbihal etme zamanının çoktan geldiğini gösteriyor.

Bu vesile ile hemen önümüze bir külah koyup, onunla konuşmaya başlayalım.

Ey külah!

Birinci sorunumuz; mezheplerimizi din yerine koyup siyasi ihtilaflarımızı akidevi hale getirmemizdir. Halbuki mezhep dediğin kavram; İslam dininin zaman ve zeminde daha iyi yaşanılmasına yardımcı olacak mekteplerdi.

Ey külah!

Kavimlerimiz Allah'ın ayetlerinden bir ayet idi. Bu vesile ile birbirimizi daha iyi tanıyacaktık. Dillerimiz de Allah'ın ayetlerindendi. Dillerimiz ile konuşup daha iyi anlaşacaktık.

Ancak biz kavimlerimize ulus deyip dillerimizle birbirimize üstünlük taslamaya çalıştık. Emperyalist zihniyetin pohpohlamalarıyla, ulusalcı akıma kapılıp İslam'ın menfaatlerini, ulusumuzun menfaatlerinin çok çok gerisine attık.

Ey külah!

Kur'an; ‘düşmanınızın hazırlandığı gibi siz de hazırlanın, onların silahlandığının misliyle siz de silahlanın’ demişti. Ama biz ümmet olarak bu konuda sınıfta kaldık.

Emperyalistler silah ürettikçe, biz heykel yapma yarışına girdik. Onlar uzaya çıktıklarında, biz onlardan modanın ithalini yeterli gördük. Bilimsel çalışmalar yerine açılıp saçılmayı bir marifet zannettik.

Yıllarca tesettür ile uğraştık. Türbanı yasaklamaya çalıştık. Sanki uzaya göndereceğimiz uydularımız başörtüsüne takılıp yere düşecekti. Üreteceğimiz uçakların takkelere, külahlara takılıp yere çakılacağı zehabına kapıldık.

Bu arada dünyanın emperyal güçleri, uzayda hakimiyet kurmuşlardı. Böylece uzaydan evlerimizin içine girmeyi başardıkları halde, biz onları sadece izlemek ve taklit etmekle yetindik.

İlim, bilim ve sanat üretemedik. Onların ürettiği teknolojik materyalin oyunlarını oynamakla meşgul olduk.

Halihazırda Müslümanların tepesine tepesine düşen bombalar kafamıza dank ediyor. Ama “Atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini” boş boş bakan gözlerle görüyoruz.

Moral bozduğumu biliyorum. Belki de bu yüzden, yazının başında İslam ümmetinin sorunları bugünden yarına çözülmez dedim.

Ama ey Külah!

Titreyip geyi dönmenin her zaman bir vakti vardır. Bu niyet ve kasıtla hareket ettiğimizde, ABD'den daha büyük, hem de çok çok daha büyük bir güç ve ruhla desteklendiğimizi hep birlikte göreceğiz.

O zaman gün bugündür. Titreyip geri dönmenin günü, tam da bugündür.