Gelinen noktada halkların ekseriyeti siyonist vahşet ve soykırım karşısında seyirci olmamak adına sesini yükseltmeye, Gazze’nin çığlıklarına dil, kalem, eylem, dua, maddi destek, farkındalık ve kalbi meyille ses olmaya çalışıyor.
Bu yeterli mi?
Yapılanlar küçümsenecek ve azımsanacak noktada mı?
Elbette değil!
Halkların mazlum çığlıklara verdiği destek etkili ve yetkili kişilerin huzurunu kaçıracak, onların iktidar yarınlarını endişelendirecek ve onları Gazze’deki vahşete karşı ‘amasız, fakatsız’ harekete geçirecek noktada olmalıdır.
Gazze’ye insan olarak akabilecek ülkelerin halkları sınırlara yığılmalı,
Orada somut bir netice alıncaya kadar çadırlar kurmalı, kamplar oluşturmalıdır.
Gazze’ye vicdan, gönül, iman ve duygusal olarak bağı olan, yakınlık kuran her halk da kendi ülkelerindeki siyonist ve emperyalist elçilikler ve konsolosluklar önünde bedeli neye mal olursa olsun insani, meşru ve haklı eylemler yapmalı;
Kendi idarecilerinin zulme ve vahşete doğrudan veya dolayı destek olabilecek her türlü anlaşmadan vazgeçmeye, ilgili resmi bağları koparmaya veya bürokratik çalışmaları fesh etmeye zorlamalıdır.
Filistin/Gazze’yi bir asırdır saran zulüm ateşi, soykırıma seyirci olanların üzerine sıçramadan insani ve İslami olarak harekete geçmenin bugün zamanı değil de ne zamandır bu zaman?
Dr. Ala el-Naccar’ın empati olarak bir dakikalığına dahi yerine koyabilecek yürek kaç kişide var?
Ve kaç kişi bir anlık dahi buna tahammül edebilir?
Cana can katmaya çalışan bir doktor…
Ve evlatlarını da candan aziz bilen bir anne…
10 evlat sahibi…
Hani rızık endişesiyle evlat bile doğurmaya yanaşmayan sözde anneler de var ya…
Hani işimiz, aşımız, mesleğimiz derken ‘Bu çocuğa da kim bakacak!’ bahanesi içinde feminist kıyametler koparan anneler(!) var ya…
Ala el-Naccar…
Bir anne…
Zulmün ateşe döndüğü bir coğrafyada zulme karşı kıyama duracak evlatlar yetiştirmenin bilincinde…
Ala el-Naccar…
Bir doktor…
Rahatına bakması lazımken,
Bu tatil senin bu tatil benim seyahat etmesi ona da hakken,
Mesleğinin getirisiyle dünyalar imar etmesi gerekirken,
Dünyanın en izzetli beldesinde ve zalimlerin her taraftan leş kavgası üzerlerine çöktüğü bir gönül coğrafyasında canını canlara katık yapmanın arzında…
Ateşler içinde cayır cayır yanan DOKUZ EVLADIN ACISI...
Hangi teselli,
Kaç gözyaşı,
Ve kimin kınamaları dindirebilir?
Kelimelerin anlatmaya haya ettiği,
Dillerin söylemeye cesaret edemediği,
Yüreklerin bırakın dayanmayı beynine verdiği komutla düşünmekten bile ürktüğü
Ateşler içinde gelen
Acıyı,
Ölümleri,
Katliamları,
Soykırımları
Ve vahşetleri
MUNTAKİM ALLAH
Kıyamet gününde
Önümüze,
Önünüze
Ve önlerine koyduğunda…
Cehennemin alevleri dahi
Soykırımın failleri,
Destekçileri,
Finansörleri
Ve seyircileri için
AAZZZ ve HAFİİİF kalacaktır.
100 binleri bulan ölümler,
Ateşle bedenler tutuşurken
Bombalar Gazze, Yemen ve Lübnan’da ölümler yağdırırken,
Kurşunlar nazenin ve masum bedenlere sadist ellerle kıyarken,
Mümin kardeşlerin sofraları baldan kaymağa, etten baklavaya kadar donatılmışken,
Gazze’de açlık ve susuzlukla gelen ölümlerin çetelesi tutulamazken…
TOP ve POP’ların adına hangi kutlama meşhur olabilir.
Hangi düğün, şenlik ve kutlama böyle zalimane ve vahşi bir hengamda caiz olabilir… (Devam edecek)