Bismihi Teâlâ

Eylül geldi mi,

zihnim ilkokul yıllarıma kayar.

Yayladan ovaya dönüş maceramız

zihnimde belirir.

Köyüme kavuşma heyecanım içimde fısıldar.

Taş duvar okuluma kavuşma anım

gözlerimin önüne gelir.

telaştan uzak,

özlem ve hasret duyguları sarardı her yanımı…

Kalem kokusu,

kağıt kokusuyla karışınca

Koku duyularım açılırdı.

Zihnimde bir zindelik…

Velhasılı.

Günümüz eylülünde hep aynı manzara:

Çocukların çantasını hazırlama telaşı,

ebeveynlerin hesap kitap yapma derdi.

Ne demişler,

“Ayağını yorganına göre uzat.”

Lakin eğitim söz konusu olunca yorgan kısa,

ihtiyaç listesi uzun kalıyor, değil mi?

Çarşı-sokakta alışık şeyler:

Kırtasiye dükkânlarının önünde boy boy sıralar,

Mağaza vitrinlerinde okul forması arayışı,

Ellerine tutuşturulan listelerle koşuşturan anne-babalar…

Kaleminden silgisine, defterinden boyasına kadar

uzayan okul ihtiyaç-masraf- listesi.

Sadece bu olsa neyse; dermişim.

Okul forması, servis ücretleri, yemek giderleri...

Liste uzadıkça uzuyor.

Kırtasiye alışverişi tam anlamıyla “eli cebine yakmak” oldu

Geçen yıl 3-4 bin lira doldurulan çanta,

Bu yıl 6-7 binden aşağı değil.

Sormak istiyorum:

Okula başlamak çocuk için neyi temsil etmeli?

Heyecanı mı,

aileye yüklenen yeni bir masraf kalemini mi?

Ne olursa olsun;

bir çocuğun gözlerindeki sevinç,

defterinin eksikliğiyle gölgelenmemeli.

Anne-babalar,

“Acaba bu ay nasıl geçecek?” kaygısıyla değil,

çocuklarının başarısıyla meşgul olmalı. Çözüm aslında çok zor değil.

Kırtasiye listeleri sade tutulabilir.

-Kullanılmayan, gereksiz ne varsa ayıklamalı-

Devlet, dar gelirli ailelere daha kapsamlı destek sağlayabilir.

Belki de ortak üretim ve toplu alımlarla maliyetler düşürülebilir.

Okul zili çaldığında çocukların yüreğinde sevinç yankılansın;

velilerin cüzdanında boşluk değil.

Kalın sağlıcakla.