İnsanlık olarak çok büyük bir vahşete tanıklık ediyoruz. Yine bir Ramazan ayında ve bir sahur gecesi Gazze’ye yönelik terörist israilin başlattığı vahşi saldırılarda 200’e yakını çocuk bine yakın sivili bombalar yağdırarak katledildi.
Geçici ateşkes kararının alındığı 19 Ocak itibariyle ateşkesin siyonist terörist rejimce ihlal edileceğini herkes tahmin edebiliyordu.
Çünkü kurdurulduğu günden bugüne gerek insani anlamda gerekse de diplomatik olarak iki devletli çözüm kapsamında hiçbir anlaşmaya uymamış sürekli ihanet eden bir Apartheid rejimi var karşımızda.
Katil Netanyahu, katliamların devam edeceğini söyleyerek varılan ateşkes anlaşmasının ikinci ve üçüncü aşamasının devreye girmesini engelliyor. Ramazanın başından bu yana Gazze’ye hiçbir yardım malzemesinin girişine izin verilmiyor.
Trump yönetimi de terörist Netanyahu ile aynı suç birliği içerisinde hareket ediyor. HAMAS tüm olanlara rağmen ateşkese bağlı kalacağını duyurdu ama bu iblislerin hiçbir anlaşmaya bağlı kaldığı görülmemiştir.
Amaçları Gazze halkını sürgün ederek insansızlaştırmak… HAMAS’ı yalnızlaştırmak ve boğmak.. Batı Şeria ve Kudüs’ün statüsünü değiştirerek Yahudileştirerek Filistinsiz bir siyonist rejimin temellerini atmak!..
Ancak bu öyle kolay değil, hatta imkansız!.. Çünkü Filistin halkının, topraklarını savunma yetkisi verdiği tek temsilcisi HAMAS, topraklarından bir karış dahi geri adım atmayacağını ve bu uğurda başta liderler olmak üzere binlerce şehid vererek ispatlamış durumda..
ABD yada siyonist rejim ise, Gazze için “Ortadoğunun Rivierası” hayali projesine daha halklarını ikna edebilmiş değiller. Telaviv’de esir yakınlarının Netanyahu karşıtı protestoları dinmiyor.
Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD’de birçok eyalette halk ve öğrenci hareketleri, meydanlarda tutuklanma pahasına Filistin davasını savunmaktan geri durmuyor.
Siyonist yahudiler sadece Müslüman ülkeler değil dünyanın hiçbir yerinde rahat dolaşamıyor artık.
Ancak yetmez; bu siyonist kötülük hareketi yeryüzünden temizlenmedikçe insanlık rahat etmeyecek..
Peki İslam ülkeleri olarak Gazze için ne gibi fedakarlıklar ne yapıyoruz sizce?
Neredeyse hiçbir şey..
Siyonist rejimle diplomatik ve ekonomik ilişkilerimizden bile vazgeçemiyoruz!
Müslüman halklar olarak bir boykotu bile tam anlamıyla beceremedik..
Umudumuzu yitirmedik lakin ne zaman dinecek gözyaşlarımız..
Ne zaman bitecek ah vahlarımız..
Küffarın bizi bölüp bölüp parçalamasından bıkıp usanmadık mı?
Mazlumun yanında durup, zalimin karşısına ne zaman dikileceğiz.
Acizliğimizden kurtulup Cihad ruhuna bürüneceğimiz günler gelmedi mi?
2 milyarı aşan nüfusumuzla sayıca da az değiliz hani..
57 İslam ülkesi olarak büyük bir ekonomi ve askeri gücümüz de var..
Ancak ihtiraslarımız, ‘Ama’larımız yok mu..
Birlikte hareket etme kabiliyetimizi harekete geçiremiyoruz maalesef..
Bir türlü kurtulamıyoruz ‘Ben’ merkeziyetçiliğimizden, vazgeçemiyoruz ihtilaflarımızdan..
Bu içten tutsaklığımız, düşmanımızın ihtilaflarımızı körükleyen operasyonlarını bile farkedemeyecek kadar basiretsizleştirdi bizi..
Ayağa kalkma zamanı gelmedi mi?
Farklı dilleri konuşuyor olmamız, mezhebi tercihlerimiz bizi ‘Biz’ olmaktan alıkoymamalıydı..
Ehl-î kıble olup Kur’an ve Sünnet’e ittiba olunduktan sonra dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanlar olarak kardeş değil miydik? Yüce Allah buyuruyor; “Mü’minler kardeştirler…” (Hucurat 10)
Kıyamete kadar hükmü geçerli son Nebi Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Veselem’in 1400 küsur yıl önce ifade ettiği “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez, onu düşman eline bırakmaz…” hakikati, bugün Gazze halkı ve dahi iki milyar Müslüman için de geçer değil mi?
Müslüman’ım diyen her bir ferdin, yöneticinin bu emrin gereğini yerine getirme vakti geldi de geçiyor bile…