İster kurgu deyin ister distopya, hikâye bu ya...
Bilim insanları çeşitli hastalıklara tedavi bulmak için birkaç hayvan türü üzerine deneyler yapar, bu türlerden bir tanesi olan domuzlar, aldıkları ilaçların etkisiyle beyin ve bedenlerinde değişimler yaşar.
Yıllar geçtikçe insan ırkına benzemeye başlayan domuzların fizyolojisi değişse de karakterleri aynı kalır…
Bunu fark eden bilim insanları yaptıkları hatayı telafi etmek için uğraş göstermelerine rağmen ‘’Big Brother’’ isimli domuz yanına aldığı birkaç domuzla dünyanın karanlıkta kalmış yüzünde kendi ‘’hayvan çiftliğini’’ kurar.
Yıllar içerisinde insan ırkını soykırıma tabi tutarak boyunduruk altına almayı başarır.
Bununla yetinmeyen ‘’Big Brother’’ dünyanın geri kalan kısmına hükmetme arzusuyla müttefik arayışına girer ve kısa sürede aradığı müttefiki bulur.
Aradığı müttefik kendisi gibi ‘’hayvan’’ karakterlidir. Üstelik bu müttefik bizzat yüce yaratıcı tarafından lanetlenmiş, maymuna dönüştürülmüş bir kavimdi. ‘’ Kendilerine yasak edilen şeyler karşısında küstahça diretince onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik.’’ (Araf suresi/ 166)
Aradan asırlar geçmiş bu vahşi ırk kendini gizlemeyi başarmıştır. İnsan içine girerek insan taklidi yapıp; bilim, teknoloji, ekonomi vb. alanlarda oldukça ileri düzeye ulaşmış; kendisine vaat edilen yerleri ele geçirmek için uygun zamanı beklemeye koyulmuştu.
Aradıkları fırsat Big Brother ’ın teklifiyle gelmiş, dünyanın en aydınlık ve en zengin coğrafyasına göç hazırlığı talimatı almışlar; ama nasıl yapacaklardı.
Zira her ne kadar insan taklidi yapıyor olsalar da geçmişlerinden dolayı insanlar onlara güvenmiyordu.
Dâhiyane bir çözüm buldular, malum aradan geçen asırlar bu vahşi ırkın normal insanlarla evlenmesi ve çoğalmasını beraberinde getirmiş; fakat normal insanlardan doğan çocuklar hiçbir zaman ‘’asil’’ olarak kabul görmemişti. Bu kişileri ‘’gayri meşru’’ damgasıyla yanlarında tutmuşlardı.
Onların inancında ‘’asil’’ olmak için ya anne ve baba ya da sadece anne bu ırka mensup olmalıydı. Dolayısıyla bulunan çözümle bir taşla iki kuş vurulacaktı.
Bu vahşi ırk, normal insanlarla evlilikleri neticesinde doğanları öldürecek, böylelikle hem saf ırk korunacak, hem de mazlumiyet psikolojisi oluşturulacaktı.
Nitekim öyle oldu. Annesi bu ırka mensup olmayan yüzbinlerce ‘’kırma’’ onların organize ettiği bir zalim tarafından öldürüldü. Onlara göre asil olanlar ise orta doğuya göç etti. Mazlumiyet rolüyle kabul gördükten hemen sonra vahşi katliamlarla yerel halkı öldürüp kendi ‘’hayvan çiftliklerini’’ kurdular.
‘’Big Brother’in’’ desteğiyle insana ve insani değerlere karşı katliamlara giriştiler.
Onlar katliamlarını yaparken ‘’Birleştiğini Zanneden Milletler’’ sadece kınamakla yetindi.
Sayıları 8 milyarı bulan ‘’ Birleştiğini Zanneden Milletlerin’’ güçlü orduları olmasına rağmen korkudan diz bağları çözülünce insanlığın onurunu korumak 2 milyon insana kaldı.
Dünyanın en gelişmiş silahlarına sahip ‘’maymun ordusu’’ direnişi kıramayınca, bütün dünyaya bu direnen şehrin açlıktan ölüşünü seyrettirdi. Buna rağmen dünya kınamaktan öteye gitmedi; ama dünya halkları artık şunu çok iyi anlamıştı; Kınamak ‘’istemsizde olsa onay vermekle’’ eşdeğerdi ve insanlar öylece hiçbir şey yapamadan duramazdı.
Zira ne Müslümanlar ümmet olabildi ne de ne için birleştiğini bilmeyen milletler bu vahşet karşısında bir şey yaptı.
Geriye bir tek şey kalmıştı yüreğinde cesaret ve merhamet barındıran vicdan sahibi insanların ablukayı kırmak için inisiyatif almasıydı öylede oldu. Bize düşen bu kararlı (SUMUD) ehline dua etmek…