Kurban kelimesiyle mukarrabûn kavramı arasında yalnızca harf benzerliği değil, derin bir mâna ortaklığı vardır. Her ikisi de yakınlaşma fikrini taşır. Kurban, sözlükte “yaklaşmak, yakın olmak” anlamındaki “قَرُبَ” kökünden gelir. Mukarrabûn da aynı kökten türeyen ve “Allah’a yaklaşmış, yakınlaştırılmış seçkin kullar” anlamına gelen Kur’ânî bir ifadedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah (c.c.) şöyle buyurur:
“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sizin takvânız ulaşır.” (el-Hac, 22/37)
Bu ayet, kurban ibadetinin maddî yönünden ziyade takvâ ile olan bağını öne çıkarır. Takvâ ise mukarrabûn’un en temel vasfıdır. Allah katındaki en üstün derece, mukarrabûn olanlara aittir:
“İşte onlar, Allah’a yaklaştırılanlardır. Naîm cennetlerindedirler.” (el-Vâkıa, 11-12)
Müfessirler bu ayetlerdeki “mukarrabûn” kavramını açıklarken, onların farzların yanı sıra nafile ibadetlerle Allah’a yaklaşan, haramları ve hatta bazı mubahları terk eden, ihlâs ve takvâ sahibi kimseler olduğunu belirtir. İbn Kesîr ve Kurtubî gibi klasik tefsir sahipleri, mukarrabûn’un “öncü nesil” ve “ahlâkî olarak zirvede olanlar” olduğunu ifade eder.
Bununla birlikte, mukarrabûn yalnızca bireysel ibadetle Allah’a yakınlaşan değil; toplumun acılarına duyarlı, adaletin ve merhametin yanında saf tutan kullardır. Bir kudsî hadiste Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
“Kulum bana farzlarla yaklaşır; sonra nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. Onu sevdiğimde de, onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse mutlaka onu veririm. Bana sığınırsa, mutlaka onu korurum” (Buhârî, Rikâk 38)
Sevgisine mazhar olunan kul, Allah’ın koruması altındadır. Bugün bu korumayı en çok kim hak ediyor? Bombalar altında yaşayan Gazze’deki çocuklar mı, yoksa gözlerini, ellerini ve dualarını bu zulme kapatan bizler mi?
Bu bayram da kurbanlar kesilecek. Ama asıl kurban, çoğu zaman vicdanlarımız oluyor. Mukarrabûn olmak, sadece kan akıtmakla değil, kanayan yüreklere ortak olmakla mümkündür. Kurban, “bıçağı bilemek” değil, kalbi inceltmek içindir.
Kurban ile mukarrabûn arasında köprü kurmak, bu bayramı sadece seremoniden ibaret değil, takvâya ve dayanışmaya dönüşen bir ibadet kılmakla mümkündür. Ve belki de mukarrabûn’un yoluna girmek için en yakın adım, bir yetimin duasına yaklaşmak kadar basittir.
Allah’ım!
Bizi sana yakın kullarından, mukarrabûn zümresinden eyle.
İbadetlerimizi ihlâs ile, kurbanlarımızı takvâ ile kabul buyur.
Mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimize nusretini indir, kalplerimizi onların acısına ortak eyle. Amin.