Peşinen belirtelim; istikrar ve adaletin sağlanması adına söylenen her söz, iktidar veya muhalefetin atacağı her adım; muteberdir. Dinlemeye, uygulamaya değerdir. Aksi ise “ayıptır, günahtır -belki- cinayettir!” zinhar biline!

15 Şubat’ta HÜDAPAR tarafından “Kürt Meselesine İnsanî Çözüm Çalıştayı/ Komxebata Çareserîya Însanî Ji bo Meselaya Kurd” adı altında mühim bir çalıştay düzenlendi.

Çözülemeyen asırlık sorun ve çözüm önerileri sonuç bildirgesinde(15 madde) özetlendi!.. Medya ve kamuda bildirgeye gösterilen tepkilere baktığımda şaşırmadım; çilekeş yurdum adına endişelendim(!)

Maddeleri eleştirel bir gözle değerlendirdim.

15 maddenin tamamında bizi; sanal korkuların, ret ve inkârın, asimilasyon ve imhanın olmadığı mazideki kardeşliği, birlik ve beraberliği gördüm. Kan ve gözyaşının, kardeş kavgasının olmayacağı emin bir geleceği; Anadolu’yu, Ortadoğu’yu… gördüm.

Siyonist Sermayeli Emperyalist İstihbaratların, Afganistan’da ajan ve casuslarını son kalkan uçağın tekerleriyle ezerek Emperyalist diyarlara can havliyle havalanışını gördüm…

Ustad Said-i Kûrdî’nin “İşkence eden memurlar dahil, hakkımı her kese helal ediyorum..” şefkatini gördüm…

Bunu, zihni fasık haber merkezleriyle bulandırılmamış halkın ekseri, etkili ve yetkililerin de alayı da gördü; görüyor ama ataları gibi:

“Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamber'i öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir gürûh, gerçeği bile bile gizlerler!” (Bakara-146)

Şunu da gördüm:

Tek asker olmadan Kürt ve Kürdistan’ın Payitaht ve Hilafet adına sağladığı Şarkın emniyet ve asayişini; tüm ağırlığıyla Viyanalara endişesiz giden koca Osmanlının gururunun esrarını gördüm! Kınayıcılar da görüyor ancak;

“Sağırlar, dilsizler ve kördürler!..”(Bakara-18)

Çalıştayın bir ayağının, emperyalistlerin gasp ettiği zenginliklerimize, ötekinin tevhit ve değerlerimize uzandığını gördüm!

Gelelim Aponun mektubuna! Nevrûz Meydanında okunandan bu gün ruhlara üflenen varakaya kadar. Birini okudum, diğerini ise çarşambaya bakarak perşembeyi okuma kabilinden okudum.

Kürd’ün din, değer, tarih ve abide şahsiyetlerine rağmen yerli ve milliye rağmen… laboratuvar imalatı bir Kürdî gördüm!

Kendi yol arkadaşlarına saygıyı, vefayı bile göremedim!

Mesela Demirtaş’ın, sair kadro adamlarına vefadan eser yok!.. Yitirilen on binlerce gencin, heba olan zaman ve zemin, alet olunan karanlıklar ve istihbaratların define ait bir vurgu… yok. Din ve değerlerse söz konusu değil, hatta korku ve endişe olmuş(!)

Daha da elimi; “Anadolu’nun özellikle de mazlum Kürt halkının “ret, inkar, asimilasyon ve imhasını; tarihin yeniden yazılması için ortak değer ve birleştirici harç olarak Kemalizm düşünülmüş!

Soru ve sorun: Kürt Ulusalcı Cephelerin dahi son kullanma tarihi geçmiş ürün olarak baktığı Öcalan neden can simidi oluyor?

Adamın kutsalı batı felsefesi… Mazinin imhasını, tarihin son yüzyıl esas alınarak yazılmasını; geleceğin, din ve değerlerin reddinde olduğunu, Şarkın Garp Çiftliklerinde ehlileştirilmesi gerektiğini dayatan; iç bünyesinde infazı, harice karşı da imhayı çözüm olarak gören; yerleştiği her zeminde ayrıştırıp çatıştıran, yüz binleri göçe zorlayan; her defasında satıldığı/terk edildiği halde emperyalist istihbaratlarla inadına yol giden Öcalan; kim tarafından, neden geçer akçe oluyor?

Neden Xanım oldi xafilda? Bayram değil, seyran değil!..

Ya Cumhurbaşkanı danışmanının çalıştay için kullandığı o linç cümleleri?

Saideyn; Seyid Rızalar.. tabi ki Kürdün milli kahramanıdır.

Bizatihi kardeşlerinin eliyle Zilan, Dersim, Palo, Ağrı, Mahabad; Çağdaş Hiroşima olan Halepçeleri yaşayan Mazlum Kürd halkından bir özür dileme çok mudur ey insanlar?

Muhammed Ümmetinin zenginlik ve iradesi üzerinden baka bulan devletler, hükümet ve liderler!.. Özür dileyin! Kürd’ün vefa ve cefası adına!.. Muhammed/İsa aşkına!.. Seriul-Hisab aşkına!..

Hani kardeştik? “Mal bi tirran germ nabe!” Vesselam!