Trump’ın vahşi Tehcir Planı’na karşı Arap Birliği 20 Şubat’ta acil koduyla toplanarak vereceği cevabı hazırlayacak.
Malum, ABD Başkanı Donald Trump 25 Ocak'tan bu yana Gazze'deki Filistinlilerin, Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere yerleştirilmesini öngören bir planı ortaya atmış ve bu konuyu defaatle gündeme getirerek ciddi olduğunu vurgulamıştı.
Trump’ın, Siyonistlerin istekleri doğrultusunda hazırladığı plana karşı İslam Dünyası’ndan (Yemen ve Direniş Ekseni denilen kesim hariç) caydırıcı denilebilecek bir ses çıkmaması endişeleri artırıyor.
Toplantı öncesinde Ortadoğu’da ciddi bir hareketlilik başladı.
Dış İşleri Bakanları ve İstihbarat Başkanları başkent turlarıyla bölge devletlerinin nabzını tutmaya çalışıyor, kendileri hakkında da renk vererek birlikte tavır alıp alamayacaklarını ölçmeye çalışıyor.
Ancak görünen o ki; bölge ülkeleri biribirine güvenemiyor.
Diplomasi turları ve telefon trafiği sadece çevre ülkeler ile sınırlı da değil.
Ürdün Kralı Abdullah, kalkıp ABD’ye gidiyor. Meşhur Oval Ofis’te Trump ile yan yana otururken bile kıvrım kıvrım iki büklüm ve el pençe divan durarak ‘sahibinin önündeki bir ... gibi’ hareketler yaparak beğeni almaya çalışıyor.
Daha önemli bir görüşme ise Siyonist Rejimin sahibi olan bir kuruluştan geldi.
Bu kuruluş Filistin ile direkt alakalı olan Yahudi Kongresidir. Yahudi Kongresi de siyasal yüzünü göstererek topa giriyor.
Tehcir Planı, Filistin’e komşu olmaları yönüyle birinci dereceden üç ülkeyi ilgilendirse de tüm coğrafyanın kaderini değiştirecek türden tehlikeli bir plan.
Suudi Arabistan uzun yıllardan sonra ilk defa ABD’ye rest sayılabilecek açıklama ile bu planı kabul etmeyeceğini belirtmişti.
Şimdi de Mısır, konjonktörden istifade ile keskin bir şekilde bu plana karşı olduğunu söylüyor.
Mısır’ın darbeci lideri Sisi, istihbarat şefi Hasan Reşad'ın da hazır bulunduğu toplantıda Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder ile görüşüyor.
Görüşmede Trump Planı’na (Filistinlileri Tehcir Planına) karşı Mısır’ın önerilerini sunuyor.
Buna göre; ‘Yerinde ve Yeniden İnşa Planı’nı uygulamak istediklerini belirtiyor.
Bu planda Siyonistleri memnun etmek için Gazze’de HAMAS’ın olmadığı bir yönetim modeli sözü veriliyor.
Tabii buna karşı direnen HAMAS’ı da Kahire’deki ayrı bir görüşmede ince bir siyasetle tehdit ederek Gazze’nin yönetimini Filistin İdaresi’ne bırakmalarını telkin etmişler.
Siyonist Rejimin, 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ‘Esir Takası’ anlaşması ile aslında yorulan ordusunu dinlendirmeyi ve tükenen lojistiğini ikmal etmeye çalıştığı anlaşılıyor.
Siyonist yöneticilerin Gazze’ye topyekun saldırı yapacağız şeklindeki açıklamaları, İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırı hazırlıklarının bilinçli olarak ifşa edilmesinden anlaşılan o ki; Siyonist Yahudiler, arkalarına aldıkları güçle tehcir planını uygulayabileceklerini ve sınırlarını genişletebileceklerini düşünüyorlar.
ABD, 7 Ekim’den bugüne kadar 129 gemi ve yüzlerce kargo uçağıyla Siyonist işgal rejimine adeta hava köprüsüyle lojistik yağdırdı.
Şimdi de Biden ve ekibi tarafından ‘sivillere karşı kullanıldığı’ gerekçesiyle verilmeyen MK-84 isimli bir tonluk bombalara izin verildi. Bu bombalardan 1800 adedin Aşdod Limanı’na gönderilmeye başlandığı görülüyor.
Ağır tahribata yol açan bu bombaların nerede kullanılacağı belirtilmese de Trump ve Netanyahu’nun başta Gazze ve İran olmak üzere ‘Armagedon/Melheme-i Kübra’ denilen büyük savaş için gözlerini kararttıkları rahatlıkla görülebiliyor.
Buna karşı birlikte hareket edemeyen bölge ülkeleri adeta tek tek yutulmayı bekleyen birer kurban gibi sıralarını bekliyorlar.
Oysa dünyadaki dengeler İslam Dünyası’nın lehine olacak şekilde değişmiş durumda.
Dünya artık tek kutuplu yapıyı ve ABD’nin baskı politikalarını kaldıramayacak durumda.