Gündem yoğun… Özellikle iç gündemde gelişen olaylar baş döndürücü bir hızla ilerliyor. “Terörsüz Türkiye” olarak tanımlanan süreçle ilgili önemli gelişmeler yaşanıyor. Örgütün feshi ve sembolik bazı silahların yakılmasının ardından, örgüt uzantılarından gelen “çatışmanın devam edeceği”ne dair işaretler ve Suriye’deki son olaylar, israilin de bu sürecin içinde olduğunu daha belirgin hâle getiriyor.
Yeni başlayan orman yangınları ve yaz mevsimiyle birlikte sokak ve caddelerde hortlayan çıplaklık ve ahlaki yozlaşma görüntüleri, “değerlerimizin nasıl yakıldığı”na dair acı bir tablo sunuyor.
Ancak tüm bunların yanında, soykırımcı israilin, Filistin ve Gazze’ye yönelik saldırılarının tamamen gündemden çıkmış olması, küresel ve insani bir sorun olarak hâlâ karşımızda duruyor. Katliamların sayısı ve vahşet seviyesi artarken, ne yazık ki televizyonlarda ve diğer ana akım medyada bu konuya neredeyse hiç yer verilmiyor.
Sosyal medyada bu barbarlığı deşifre eden hesaplar olmasa, tamamen habersiz bir şekilde “normal” hayatımıza dönmüş olacağız. Oysa şu bir gerçek ki: israil durmadı ve her geçen gün yeni savaş alanları açıyor. Onun ne ateşkes gibi bir niyeti ne de derdi var. ABD ile birlikte oyun üzerine oyun sergiliyorlar. Trump’ın “önümüzdeki hafta ateşkes olabilir” şeklindeki sözlerinden bu yana bir aydan fazla zaman geçti. Ve katil israil, durmaksızın öldürmeye devam ediyor.
Bu, tam anlamıyla bir zillet hâlidir. Zalim haydutların “bizim için” hangi kararı vereceklerini adeta nefesimizi tutarak izliyoruz! Zilletin vardığı noktayı görmek için bu tablo yetmez mi?
Oysa onların; bizim müzakerelerimizi, istişarelerimizi, ziyaretlerimizi, antlaşmalarımızı ve iş birliklerimizi takip ederek korkuya kapılması, endişeyle yaşamaları gerekirdi!
Şimdi savaşı Suriye’ye taşıyarak yeni katliamların hesabını yapmaktalar. PYD meselesi çözülmeden çıkarılacak bir iç kargaşa, israilin bu yöndeki karanlık emellerinin açık bir göstergesidir. PKK’nın Suriye kolu, silah bırakma ve Suriye yönetimiyle entegrasyon konularında oyalama taktiği uygularken, aynı zamanda iç kalkışma girişimleri ve israilin saldırıları da artıyor. Tüm bu gelişmeleri birbirinden bağımsız düşünmek mümkün değildir.
israil, bölgeyi tamamen istikrarsızlaştırmadan ve kendisine karşı çıkabilecek tüm yapıları etkisiz hâle getirmeden durmayacak. Türkiye dâhil tüm bölgeyi kendi hegemonyası altına almak için planlı şekilde ilerliyor. Bu meseleyle yüzleşmek ve çözüm üretmek için acilen ve öncelikle “sarı öküz”ün hesabını sormak gerekiyor.
israilin kıydığı onca canın, çevre ülkelere düzenlediği saldırıların, suikastların ve başka ülkelerin hava sahalarını ihlal ederek yaptığı eylemlerin hesabı sorulmalıdır. Lübnan’a, İran’a yönelik saldırıların da hesabı sorulmalıdır. Bu cürümlerin hesabı sorulduğunda, israilin ayağını denk almak dışında seçeneği kalmayacaktır.
İran’ın saldırıları biraz daha sürseydi, belki bugün israil felç olmuştu. Ancak tek başına İran’ın da buna gücü yetmiyor olabilir. israile karşı tüm bölge ülkeleri ittifak kurmalıdır. Başka bir çare de seçenek de yoktur.
Evet, gündem yoğun… Ama devam eden soykırımı ve bu zulmün arkasındaki emelleri asla unutmayın, görmezden gelmeyin!