Erdoğan ve arkadaşları yüzde elli oy aldılar; ancak vekil sayıları düştü ve hem anayasa hem de başkanlık sistemi ile ilgili planlar suya düştü gibi. BDP ve CHP`nin tavırlarından dolayı başbakanın çok öfkelendiği açıklamalarından belliydi. CHP`li İsa Gök`ün 'Diz çöktüreceğiz' şeklindeki tehditvari açıklamasına karşılık 'Tükürdüklerini yalayacaklar' diye karşılık verdi Erdoğan. Milletvekilliklerinin düşürülebileceği imasında bulundu.

Gündem şike gözaltıları ile sarsıldı. Ekranlar, gazete manşetleri aynı meseleye yoğunlaşınca futbolla hiç alakası olmayanlar bile kendilerini bu yapay gündemin içinde buldular. Zaten birçok kimse için tek gündem futbol iken şike tartışmalarının siyasetten yargıya herkesi içine çekmesi çok da garip bir şey değildi. Futbolda şike soruşturması hükümetin arayıp da bulamayacağı bir şeydi. Gündemde kalmaya çalışan CHP ve BDP bir anda ikinci plana düştü. Artık konuşulan yemin ve boykot değil şikeydi.

Boykotçular ummadıkları bir durumla karşılaştılar. CHP içine düştüğü durumdan kurtulmanın hesaplarını yapmaya başladı. BDP`de ise daha kritik bir süreç söz konusu. Ya Hatip Dicle`den vazgeçecekler ve o şekilde yollarına devam edecekler ya da sarsıcı eylemlerle tekrar gündemin ilk sırasına gelmeyi bekleyecekler.

Hatip Dicle BDP için çok önemli. Parti içindeki ağaları, yaşam tarzı anlamında burjuvaları, İslamcılıktan ekmek yiyenleri, klasik milliyetçileri, komünistleri çıkarırsanız geriye kimse kalmıyor. Belki biraz iddialı bir laf olacak; ama şunu söyleyebileceğimi düşünüyorum: BDP içerisinde tek Pkk`lı Hatip Dicle`dir. TC`nin derinleri de bunu bildiği için Hatip Dicle`nin önüne engelleri yığmaya çalışıyorlar. Diğerleri bir usulle istenen yerlere kanalize edilmeye müsait tipler.

Dicle`nin konumu göz önünde bulundurulduğunda BDP`lilerin üslubundaki sertlik de anlaşılır bir hal alıyor. Ilımlı diye nitelenen bir Ahmet Türk`ün savaştan, şiddetin dozajının yükseleceğinden söz etmesi garip karşılanmamalı. Bu üslupla Pkk nezdinde meşruiyet kazanmaya çalışıyor Türk. İdolojik köken olarak solcu ve milliyetçiydi Ahmet Türk; ama Pkk`lı değildi.

YENİ KABİNE

Tartışmaların arasında Ak Parti yeni kabine listesini Cumhurbaşkanına verip kamuoyuna duyurdu. Siyaseti takip edenler için çok sürpriz bir liste değildi. Liste dışı kalanlardan sadece Nimet Çubukçu için şaşıranlar oldu. Diğerleri için beklenen oldu.

Yeni bakanlar ile bakanlık değiştiren bazı isimler dikkat çekici. Özellikle İç İşleri Bakanlığına getirilen İdris Naim Şahin ve Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Ömer Dinçer.

İdris Naim Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden beri Tayyip Erdoğan`la beraber olan bir isim. Hukukçu; ama kaymakamlık yapmış. İç İşleri Bakanlığı gibi kritik bir yerde bir 'Hukukçu'nun olması olumlu; ama bir kaymakamın olması olumsuz bir durum. Polisin hukuk dışı davranışlarına ne kadar müdahale edebilecek bu zamanla ortaya çıkacak; ama gözardı edilmemesi gereken bir durum daha var. İdris Naim Şahin, Erdoğan`a ve siyasi geçmişine yakın bir isim. Yani Milli Görüş geleneğinden biri. Emniyet içinde bu geleneğin tasfiye edilmeye çalışıldığı iddiası uzun zamandır tartışılıyor. Kayseri emniyet müdürü iken Ankara Emniyet Müdürü yapılan; ama sonra yolsuzluk iddiasıyla tutuklanan Orhan Özdemir`in aslında Milli Görüşçü olduğu için emniyette güçlü olan grup tarafından tasfiye edildiği iddiası çok tartışılmıştı. Şimdi yeni bakan yeni tasfiyeleri başlatabilir mi? Bu niyetle mi bakanlığa getirilmiş? Bekleyip göreceğiz.

Milli Eğitim ülkenin en hassas kurumu. Laikçiler, 28 Şubat sürecinde en büyük tahribatı bu alanda yaptılar. Bu hükümetin dokuz yılında ciddi bir şeylerin yapıldığını söylemek zor. Tabii ortamdan kaynaklanan yumuşamaları ve lokal rahatlamaları 'yapılan şey' kategorisine koymuyorum, çünkü yasal dayanağı yok.

Ömer Dinçer 1995`teki bir konuşmasında sistemin laiklik ve milliyetçilikten uzaklaştırılıp Müslümanlaştırılması gerektiğini söylemiş ve bundan dolayı laikçilerin hedefi olmuştu. Erdoğan ısrarla ona sahip çıktı ve şimdi de onu ülkenin en hassas kurumu olan eğitimin başına getirdi.

İdris Naim Şahin ve Ömer Dinçer dengeleri değiştirebilir mi, bunu zamanla göreceğiz; ama Tayyip Erdoğan`ın 'Ustalık döneminde' bu atamaları öylesine yapmadığını düşünüyorum.