Meşhur bir mesel olan tövbekar katili bilirsinizdir. 99 cinayeti vardır ama Tevbe etmek istemektedir. Başvurduğu rahibin olumsuz tepkisi üzerine onu da öldürüp 100. cinayetini işler. Sonra arayıp bulduğu alim ve fazıl bir şahsa 100 cinayetine rağmen Tevbe etmek istediğini söyler. O zat katile içten ve samimi olmak şartıyla Allah`ın tevbesini kabul edeceği ümidini verir ve ekler; 'Şu ana kadar yaşadığın yeri ve çevreni terk et. Yoksa tevbeni bozarsın. İyi ve salih insanların yaşadığı bir belde bul, oraya yerleş, onların arasında kal ki tevbene sadık kalasın.' Mekanını bu tavsiye ile değiştiren katil, muradına erer, salih insanların arasında salihleşir. Bunu mekanın ahlaki temayüller üzerindeki etkilerini gösteren bir menkıbe olarak kabul edebiliriz.
İslam`daki Hicret olgusuna bu açıdan da bakıldığında mekanın ahlak üzerindeki etkisini zorlamaya kaçmadan iddia edebiliriz. Zira ahlakımızla değiştiremediğimiz mekanı, ahlakımızı değiştirmesin diye geçici veya sürekli olarak terk ediyoruz. Bu Hicret şekillerden biridir.
Kişinin içinde olduğu mekan bütün duyargalarını, maddi-manevi tüm organlarını etkilemektedir. Sahip olduğumuz organlar, bedensel aktivitelerini yerine getirirken aynı anda ruh ve kalp için de çalışırlar. Dolayısıyla kulak zarlarını patlatan bir gürültü içerisinde sadece bedensel yönden değil, kalb ve ruhsal açıdan da etkileniyoruz. Yine doktorlar ısrarla tavsiye eder, 'Sigara içilen kapalı alanlarda durmayın.' Çünkü yanında sigara içilen kişi pasif içici konumuna düşüp sigara içiyormuş gibi etkileniyor. Şimdi sorayım; bedenimiz mekandan etkilenip, mekandan yayılan pozitif-negatif enerjinin etkisinde kalırken ruhu, kalbi bundan arî tutabilir miyiz? Yani mekan bedenimizi etkileyip olumlu ya da olumsuz izler bırakırken ruha, kalbe sirayet edemez mi?
Kutuplarda yaşayan bir insanı Afrika çöllerine getirin, Afrika çöllerinde doğmuş büyümüş birini alıp kutuplara götürün sizce ne olur? Değiştirdiği mekan, anatomisini bozmaz mı? Kutupları, çölleri bırakalım, tecrübe etmişliğiniz yok mu; aynı ülkede iklim değiştirin Hava Değişimi dediğimiz bedeni rahatsızlıklar hemen baş göstermiyor mu?
Dolayısıyla mekan, kalb ve ruhu da etkilemektedir. Zaten ahlak dediğimiz şey kalb ve ruhun amelleridir. Bu ameller somut uzuvlarda müşahhas olur, adına ahlak dediğimiz davranışlar bütünü oluşur.
5 vakit namazını kaçırmayan bir insanı içkili bir mekanda işe girmiş düşünün. O mekan onun namazını, akidesini, ahlaki yönelimlerini… erozyona uğratmayacak mı?
O halde özellikle gençler, kendilerini korumak adına, ahlaki gelişimlerini ikmal etmek için mekanlarını hep Rahmani ortamlardan seçmelidirler. Çünkü rahmani olmaktan uzak mekanlar altında kocaman bir delik olan su kovası gibidir. Üsten ne kadar su boşaltsanız bile alttaki delik o suyu akıtıp boşaltacaktır. Demem o ki; İslami gelişimi tamamlamak için okuduğunuz kitaplar, dinlediğiniz sohbetler, aldığınız tavsiyeler… ahlak kovanıza üsten dökülen su mesabesindedir. Kovanın altı ise mekandır. Delik varsa yani mekan İslami açıdan sorunluysa ahlak kovanız suyu tutmayacak, deliğin büyüklüğüne göre dökecektir.
Bu anlamda gençler özellikle mekanlarını hep Allah ile haşir neşir olacakları şekilde tercih etmelidirler. Aynı zamanda davet hayatlarında şunu da iyice bellemelidirler. İlgilenip alaka ettikleri, imani ve ameli cepheye çekmeye çalıştıkları kişilerin mekanlarını davet ettikleri esaslar üzerine kurulu ortama çekmelidir. Yani ilgilenilen kişiye müslümanlardan bir ortam, bir arkadaşlık ortamı hazırlanmalıdır. Siz istediğiniz kadar vaaz verin, yanınızdan ayrılıp günahkarlara karışıyorsa doldurduğunuz suyu orada dökecek demektir. Alaka ettiğiniz kişiler açısından burası önemlidir. Mesellerin misal olması tekerrüren olduğundan yazının başındaki katil meseli buna misaldir. O katil 100 cinayetten sonra tevbe etti ama eski mekanına, günahkarlar beldesine dönecek olsaydı 101. cinayeti kaçınılmazdı. Ama anlatılagelen sona göre salihlerin beldesine gidip mekanını değiştirdiğinden salihleşti ve salihlerden biri oldu.
Ahlakımızın temayülleri ile mekan tercih ettiğimiz gibi, şu ya da bu nedenle içinde bulunduğumuz mekanın ahlakımızı etkilediğini de kabul ediyoruz. Bundan değil midir, adına cihad dediğimiz uğraşlar bütününde mekanımız ahlakımızı bozmasın diye mekanın kendisini değiştirmeye çalışıyoruz. Muvaffak olmayınca mekanı değiştiriyor hicret ediyoruz. Mekan küfür üretirken değiştirip imangah olsun istiyoruz ki, yığınlar iman ile Ahirete varabilsinler.
SELAM VE DUA İLE