Tarih, zalimlerle mazlumların mücadelesine defalarca tanıklık etmiştir. Ancak son yüzyılın en derin yaralarından biri, kuşkusuz Filistin topraklarında yaşanan soykırımdır. Bugün modern dünyanın gözü önünde, masum çocukların kanı toprağa karışırken, adalet ve insanlık vicdanı bir kez daha sınavdan geçmektedir. Kur’an’da Rabbimiz, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, adaletli olun. Çünkü Allah adaletli davrananları sever.” (Maide, 8) buyurarak, zulüm karşısında sessiz kalmamayı emretmiştir. Buna rağmen, İslam dünyasının büyük bir kısmı, zulmü açıkça görmesine rağmen suskun kalmaktadır. Bu sessizlik, sadece siyasî bir zayıflık değil; aynı zamanda imanî bir zaafın ve vicdani körlüğün göstergesidir.
Bugün İsrail hükümeti, güç ve silah desteğini büyük ölçüde ABD’den almaktadır. ABD’nin açık desteği, bölgede adalet değil; daha fazla işgal, daha fazla yıkım ve daha fazla acı üretmektedir. Kâğıt üzerinde “barış anlaşmaları” imzalanmakta, fakat bu anlaşmaların çoğu, Filistin halkının temel haklarını yok sayan, onları kendi topraklarında mülteci konumuna düşüren belgelerden öteye geçememektedir. Bu durum, siyasi vaatlerin değil, çıkar ilişkilerinin belirleyici olduğunu göstermektedir.
Ne yazık ki, birçok İslam ülkesi bu zulüm karşısında tepkisizdir. Çünkü çoğu, Allah’tan değil, ABD’den korkar hale gelmiştir. Ekonomik yaptırımların, diplomatik baskıların ya da askeri tehditlerin gölgesinde kalan bu ülkeler, “ümmet bilinci”ni unutmuş, kendi halklarının inancını temsil etmekten uzaklaşmıştır. Oysa Allah Kur’an’da şöyle buyurur: “Onlar Allah’tan korkmaları gerekirken, insanlardan korktular.” (Maide, 44)
Bu ayet, bugünün İslam dünyasının halini adeta tarif etmektedir. Gerçek şu ki, zulümle inşa edilen hiçbir güç kalıcı değildir. Tarih, Firavunların, Nemrutların, despot yönetimlerin sonunu defalarca göstermiştir. Bugün de zulümle ayakta duran hiçbir yapı, sonsuza dek var olamayacaktır. İnsan kanıyla beslenen siyasetler, bir gün kendi zulmünün ağırlığı altında çökecektir.
İslam ülkelerinin görevi, sadece diplomatik açıklamalar yapmak değil; adaleti savunmak, mazlumun yanında durmak ve ümmetin onurunu korumaktır. Bu, sadece siyasi değil; aynı zamanda ilahi bir sorumluluktur. Çünkü Müslüman, haksızlığa karşı durmakla emrolunmuştur. Filistin meselesi, sadece bir coğrafyanın değil, bütün bir ümmetin imtihanıdır. Her Cuma hutbesinde yükselen dualar, ancak eyleme dönüştüğünde anlam bulur. Allah’a iman edenler, korkularını ABD’den, beklentilerini Batı’dan değil, yalnızca Rabbinden beklemelidir. Çünkü Allah, sabredenlerin ve adaletle direnenlerin yanındadır. Ve unutulmamalıdır ki; zulümle abad olunmaz. Tarihin terazisi ağır işler, ama mutlaka tartar. Bir gün adalet yerini bulacak, mazlumun duası zalimin tahtını yıkacaktır.
Sözün değeri ve tarihin tekrarlanan gerçeği
Tarih boyunca bazı topluluklar, Allah’a verdikleri sözleri unutarak ilahi ahitlerini bozdular. Kur’an-ı Kerim bu durumu açıkça dile getirir: “Verdikleri sözü bozmaları, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri sebebiyle onlara lanet ettik.” (Nisa Suresi, 155). Bu ayet, sadece geçmiş bir kavmi değil, ilahi sözleşmeyi bozan her toplumu uyarır. Çünkü Allah’a verilen söz kutsaldır; ihanet edenin ihaneti sadece bir kişiye değil, Hakikat’e yöneliktir. Bugün dünya siyasetinde sıkça görüyoruz: Güç sahibi siyonistler, “barış”, “anlaşma” ve “insanlık” kavramlarını kendi çıkarlarına göre eğip büküyor. Dün Allah’a verdiği söze sadık kalmayan bir zihniyetin, bugün insanlığa verdiği sözde durmasını beklemek elbette saflık olur. Söz, insanın karakteridir. Kutsal kitaplar boyunca “ahde vefa”, imanın bir gereği olarak vurgulanmıştır. Fakat çıkarın, hırsın ve üstünlük arzusunun hüküm sürdüğü yerlerde sözün değeri kalmaz. Bugün Filistin topraklarında imzalanan her “barış anlaşması”nın kağıt üzerinde kalmasının nedeni de budur: Çünkü adalet niyet değil, menfaat hesabı üzerine kurulmuştur.
İlahi düzen bize şunu öğretir: Allah’a verilen sözünü unutan, insanlara verdiği sözünü de tutmaz. Allah’a karşı dürüst olamayan bir yönetim, insanlığa karşı da dürüst olamaz.
Müslümanlar için bu tablo bir uyarıdır. Çünkü Kur’an, “Onlar Allah’a verdikleri sözü az bir bedel karşılığında sattılar.” (Ali İmran, 77) buyurur. Bugün Müslümanların görevi, geçmişteki bu ibretleri hatırlamak, Allah’a verdikleri sözü unutmamak ve adaletin yanında durmaktır. Gazze’ye selam, direnişe devam!