Tarih boyunca hakkın ve vicdanın sesini dinamik gençlik oluşturmuştur. Zulmün defterini bu gençlik dürmüştür. Bir çağı açıp bir diğerini kapatan aynı gençlik olmuştur. Bugün de tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Gazze’de çoluk çocuk demeden bir insan kıyımı gerçekleştiriliyor. Zulüm sahipleri insani değerlerin hiçbirisine önem vermiyor, tek tek bu değerleri çiğneyip tükürüyorlar. Hal böyle olunca dünyanın dört bir yanında vicdan sahibi gençlik sokaklara dökülüyor, protestolar yapıyor ve hükümetlerine baskı kurmaya çalışıyorlar. Harvard ve Cambridge gibi dünyanın önde gelen üniversiteleri başta olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde gençler kampüslerinde çadırlar kuruyor ve süregiden soykırıma tepki göstermeye çalışıyorlar. Hem de bunu okullarından atılma pahasına, diplomalarını kaybetme pahasına yapıyorlar. Lakin böylesi güçlü tepkileri ne İslam dünyası gençliğinde ne de özelde Türkiye gençliğinde göremiyoruz.
Özellikle ODTÜ ve Boğaziçi gibi Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarında okuyan ve akademik başarılara sahip bu öğrencilerin Gazze’de yaşananlara lakayt kalmaları acı ve bir o kadar da düşündürücüdür. Bu gençlerin ekserisi vicdanları çıldırtırcasına günlük zevklerinin peşine düşmüş olmaları, sosyal ve psikolojik olarak tahkik edilmesi gereken bir durumdur. Özellikle bu öğrencilerden bir kısmının hayat felsefesini İslam’a ve Müslümanlara karşı konumlandırmış olması meseleyi daha ciddi bir hale getirmektedir. Bilgi edinimi ve üretimi, teknoloji kullanımı konusunda zirve yaşayan bu kısım gençliğimizin ahlak ve kültürden uzaklaşması, hele de maşer-i vicdanla aralarına mesafe koymuş olmaları tetkik edilmesi gereken bir durumdur.
Elbette böylesi bir tablonun ortaya çıkmasında farklı etmenlerin etkisi mevcuttur. Öncelikle, zevk-ü safa müptelalığı gençlerin kendileri dışında cereyan eden hemen her şeye duyarsız kalmasına neden olmaktadır. Kendi kariyer ve rahatları dışında neredeyse hiçbir şeyle ilgilenmeyen ve zihni “brain-rot” geçiren bu dönem gençliği, ancak kendi zevklerine tenakuz ettiğinde seslerini yükseltebilmektedir. Bundan dolayı bu hali yaşayan gençlerin ayağa kalkması ve Gazze’de yaşanan soykırıma ses çıkarmaları daha zor hale gelmektedir.
İkincisi, bu durumun oluşmasında ODTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelerin oluşturduğu informal kültür etkilidir. Uzun yıllardır Batı’daki muadillerinin kötü bir kopyası olmaya çalışan bu kurumların insan hak ve özgürlüklerini sadece Batı’ya layık kavramlar olarak görmeleri, kendi toplumlarında yaşanan her türlü hukuksuzluğa karşı üç maymunu oynamalarına neden olmuştur. Doğal olarak burada eğitim gören öğrenciler de bir yerden sonra aynı şekilde, kendi toplumlarına, değer ve problemlerine lakayt kalmışlardır. Haliyle bu öğrencilerin Gazze’ye karşı ilgisiz kalmaları hatta yaşanan katliamlarda Gazzellileri ve direniş hareketlerini suçlamaları sürpriz olarak karşılanmamaktır.
Adı geçen üniversitelerdeki gençlerin yaşanan soykırıma karşı tepkisiz kalmalarının bir diğer nedeni de küresel güçlerin İslam dünyasında oluşturduğu yapay dezavantajlı gruplardır. Özellikle cinsiyet bozukluğu yaşayan bireylerin karşılaştıkları kimi sorunları bir “okus-pokus oyunu” ile gündeme getirilmesi, bu üniversitelerde okuyan gençlerin de asıl dezavantajlıların kim oldukları hakkında kafa karışıklıkları yaşamalarına neden olmaktadır. Gazze’de küçücük kız çocukları alevlerin içerisinde yanarak can verirken, ODTÜ gibi bir üniversitede bahsi geçen sapkın grup, bayraklarıyla konserler verilebilmekte, gençler “yalancı” bir hak-hukuk mücadelesi verdiklerine inandırılabilmektedirler.
Son olarak, bunun bir diğer nedeni de kendileri için gerçek bir örneklik sağlayacak kişi ve kurumların azlığıdır. Özellikle “Erdemliler Topluluğu” mahiyetinde toplulukların azlığı öğrencileri en temel insani eğilim olan mazlumun yanında durma konusunda algı ve manipülasyonlara açık hale getirmektedir. Bununla birlikte “milli ve yerli” olması beklenen kimi vakıf ve derneklerin “mülakat zulmü” gibi basit ama önemli mevzularda sessiz kalmaları, Gazze gibi büyük mevzularda da gençleri ikna edememelerine neden olmuştur. Hal böyle olunca yurt dışında görülenin aksine, buralarda gençleri adalet ve vicdan kelimeleri etrafında bir araya getirmek güç olmaktadır.