Üzerinde kıtalar kadar büyük taşlar olan

Asrın Bilal’idir Gazze.

Hem dağların kaldırmadığı yükü yüklenmiş

Hem bütün küfür üzerine çökmüş

Ama buna rağmen sabreden Bilal olmuş Gazze.

Tek kalsa da ‘Tek’ olanı terk etmeyen

Asrın Bilal’idir Gazze.

‘Kimse yok mu?’ feryadı karşılıksız kalmış belki

Kalabalıklar içinde yalnız bırakılmış belki

Ama buna rağmen direnen bir Bilal olmuş Gazze.

Tüm çektikleri acılara ‘Ehad’ ile derman bulan

Asrın Bilal’idir Gazze.

Açlıklarına, susuzluklarına, yaralarına çare bulunmamış

Sesleri ve nefesleri kesilmeye çalışılmış

Ama buna rağmen mesaj veren bir Bilal olmuş Gazze.

Bir şiir değil bu elbet.

Çaresizliğimize bir ağıttır belki.

Olsa olsa her türlü izzet ve şerefe layık

kardeşlerimize birkaç sözdür.

İşin aslında da gerçekten asrın Bilal’i olmuş Gazze.

Varsa bir farkları belki zamanları…

Birinin Mekke’den diğerinin Kudüs’ten haykırmaları

Birinin Kâbe’den diğerinin Aksa’dan yükselen sedaları

Başka da yok bir farkları.

Öte taraftan;

Bilal’imizde sıkıntı yok.

Ümeyye bin Halefgillerde de sıkıntı yok.

Herkes yapması gerekeni yapıyor.

Biz Ebu Bekir(r.a.) olabiliyor muyuz?

Asıl mesele bu.

Seyretmeyip ‘kurtarma’ adına elimizden geleni yapabiliyor muyuz?

Asıl soru bu.

Tüm kayaların altından ‘Allah’ deyip sabreden

Azmiyle küfrü kahreden kardeşlerimizi

şu küfür kayalarından kurtaralım.

Kaldırmaya çalışalım bu ağırlıklarını.

Bir nefes alsınlar. Biraz ferahlasınlar.

Kendinden vazgeçen; ama davasından vazgeçmeyen

asrımızın Bilal’ini yalnız bırakmayalım.

Fedakarlıkta en cömert olan kardeşlerimize cimri olmayalım.

Allah’u Ekber nidası ile küfrü çaresiz bırakan

asrın Bilal’ine ses verelim.

Bu açıdan;

Tekbir Cuma’sı Gazze’ye ses olma adına değerli bir eylemdir.

Çoluk çocuk, kadın erkek bu çağrıya kulak verelim. Bu eylemde aktif olmaya çalışalım.

En azından bizden bir isteklerine yürekten cevap verelim.