Savaşlarda, soykırımlarda, tüm kitlesel zulümlerde öne çıkan kahramanlar veya mazlumlar olduğu gibi, öne çıkan “nevi şahsına münhasır” zalimler de oluyor..

Hiç şüphesiz, Netanyahu bunlardan bir tanesi..

Dünya üzerinde, en sevilmeyen insanların başında gelmesinin yanı sıra, kendi toplumu için de bile sevilmiyor...

Hakkındaki yolsuzluk, rüşvet, güveni kötüye kullanma skandalları bir yana, özellikle Aksa Tufanı sonrası, Gazze’de yaşanan sayısız katliamın da sorumlusu olarak kabul ediliyor ve uyguladığı stratejilerle, kendi insanına da zarar vermekle suçlanıyor. Bunun haricinde, yine Gazze’de, nice insanlık dışı fiilin müsebbibi olarak görülüyor ve kendi toplumunda da, kabul görmüyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin (ICC), hakkında tutuklama emri çıkarması mı dersiniz, uzmanların hakkında yaptığı analizlerde - sadist, narsist, paranoyak bir kişilik olarak görülmesi mi dersiniz, kısaca olumsuz ne ararsanız var...

Hâl böyle olunca, Filistin ve Gazze temalı pek çok protesto gösterisinde, odak noktası haline geliyor ..

Mesela, yere yapıştırılan Netanyahu resimleri üzerine basarak geçmek veya posterin önünde bildiğiniz en etkili sloganları, cümleleri haykırmak, kızmak, bağırmak, eylemlerin bir ritüeli haline geldi.

Netanyahu!..

Ah şu Netanyahu...

Yok olsa, kaybolsa tüm meseleler hallolacak gibi...

Peki, gerçekten öyle mi!? diye düşünürken, yine aynı eylemlerimiz içindeki yüksek sesli, artık slogana dönüşmüş söylemlerimiz hemencecik cevaba götürüyor bizi, en acilinden...

“Hamas’a selam, direnişe devam!!!”

Hamas’a selam mı???

Ve bir selam ile direnişe devam mı???

Evet ...

Aylardır inanarak haykırdığımız bu cümlenin, artık hiçbir anlam ifade etmediğini ve itiraf edelim ki, bu cümleyi söylemekten utandığımızı, başlarımızın istemsizce mahcubiyetle öne düştüğünü fark ettik son eylemlerde...

Çünkü selam ve kelam faslını çoktan geçtik.

Nasıl olsa biri gider, diğeri gelir düşüncesi ile Netanyahu’yu “uygun bir tarafa bırakıp” tüm hücrelerimizle haykırmak istiyoruz...

Yapmadıklarımız ve yapamadıklarımız için...

Mazlumlar adına, seferber olmayan tüm imkânlar için…

Harekete geçmeyen, tüm ordular için…

Başsız kalan bebekler, çaresiz kalmış çocuklar için…

Artık tamamen ölmek üzere olan, Gazze ve tüm mazlumlar için...

Rabb’imize karşı bir isyan cümlesi olarak değil…

Başta kendimize, kendi toplumumuzun etkili, yetkili makamlarına, insanımıza, tüm insanlığa, unuttuğumuz tüm değerleri hatırlatmak, nisyandan azad olmak umuduyla...

Ümmetin kadınları olarak, ümmetin imkânlarına sahip olup-gücü yettiği halde gereğini yapmayan, zalimlerin safında yer alan, kalıplarından utanmayanların yerine haya ederek, kendi cümle kalıplarımızla...

Neden yahu!?

Neden!!!