“Adalet, mülkün temelidir.” Adaletin sağlanmadığı yerde cinayetlerin önünü almanın imkânı yoktur, olamaz.

Yürütülen adalete duyulan güven de adaletin kendisi kadar önemlidir. Haksızlığa uğradığında hakkının alınacağından emin olan biri, kendi muhakemesiyle hareket edip intikam duygusuna kapılmaz.

Herkesin kendi intikamını almaya kalkıştığı yerde kaos ve kargaşa vardır. Böyle bir ortamda adaletten söz etmek mümkün değildir.

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da yaşanan bir olay, aslında bize çok şeyi anlatıyor. Ağlayan bebeklerini susturmak için eşiyle dışarı çıkan bir baba, kör bir kurşunun hedefi olmuş ve nihayetinde canından olmuştu. Kendi hasımlısından intikam almak isteyen biri, hiç tanımadığı birini de hayattan koparmış oldu. Böylece cinayet üstüne cinayet yaşanmış oldu.

Şunu ifade etmek gerekir ki ülkeyi adeta Teksas’a çeviren veya birilerini adeta suç makinasına dönüştüren husus, cezasızlık algısıdır.

Henüz birkaç gün önce Aydın’ın Nazilli ilçesinde, yangın bölgesinde şüpheli tavırlarıyla dikkat çeken Y.K., jandarma tarafından motosikletiyle durduruldu. Üzerinde yangın çıkarıcı malzemeler bulundu. Daha önce de orman yangınına karıştığı tespit edilen bu şahıs gözaltına alındı. Demek oluyor ki daha önceki suçun cezasını ya hiç çekmedi ya da “çerez” gibi bir ceza aldı ki aynı suçu tekrar işlemek için yine yollardaydı.

24 Temmuz 2023’te Diyarbakır’da Ejegül Ovazova adlı bir kadının apartmanın 8. katından atılması iddiasıyla yargılanan eski polis Cemil Koç hakkında, ancak iki yıl sonra -4 Temmuz 2025’te - tutuklama kararı verildi. Bu cinayet şüphelisi, kararın üzerinden yalnızca beş gün geçmişken, bu sefer Ayşe Tokyaz’ı parçalayarak çanta içinde ormana attırdı.

Haberlere göre, kız kayıptayken katil, özel haber kaynakları üzerinden, kardeşinin polise verdiği ifadelerden de anbean haberdar oluyormuş.

Elbette bu cinayetlerin altında farklı sebepler olabilir. Toplum olarak kendi değerlerimize sahip çıkarak temiz bir toplum olma yolunda ilerlememiz şarttır. Ancak özellikle cinayetlerle ilgili daha titiz bir çalışmanın yapılması ve adaletin yerini bulması için ciddi adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde cinayetlerin önüne geçmenin imkânı da olasılığı da yoktur.

Geçtiğimiz gün, yine Kayseri’de kan donduran bir olay yaşandı. Daha önce tartıştığı komşusunu camide, namaz kılarken, arkadan bıçak darbeleriyle katleden korkak ve barbar, hak ettiği cezayı mutlaka almalıdır.

Bir insanı - hele ki secdedeyken - arkadan bıçaklamak; sadece bir cana değil, insanlığa da ihanettir. Bu saldırganlık ne cesaretle ne öfkeyle ne de bir hak arayışıyla açıklanabilir. Bu; yalnızca korkaklık, barbarlık ve ruhsal bir çöküştür.

Mabedimizi kana bulayan eller; yalnızca bir insanı canından etmekle kalmadı, bir mahallenin huzurunu, bir toplumun güvenini ve bir inancın kutsiyetini de kirletmeye yeltendi!

Gerçekten bu kadar canilik fazla oluyor. Cezasızlık algısı, caniye aynı suçu tekrar işleme cesareti verirken; mağdura da hakkını kendi imkânlarıyla elde etmeyi bir çözüm gibi gösteriyor.

Önceki gün, Sacid Pişgin’in şehadetinin ikinci yıl dönümüydü. 22 Temmuz 2023’te Adana’da, namaz üzerindeyken, sebepsiz yere bir barbarın saldırısına uğrayarak can vermişti. Katil, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Aslında kısasta hayat vardır; fakat adalet terazisinin “sıra dışı” gerekçelerle şaştığı dönemlerde, bunu istemeye bile korkar olduk.

Dileyelim, adalet yerini bulsun, böylece daha hiç kimse cinayet işlemeye cüret edemesin!