Otuz Haziran’da başlayan yaz Kur’an kurslarıyla birlikte camiler, bir kez daha çocuklarla şenlendi. Her yaştan çocuk, elifbasını ve Kur’an’ını alarak cami ve mescitlere koşuyor. Kimisi ilk defa cami ortamına adım atarken şadırvanı, mihrap ve minberi, vaaz kürsüsünü tanımanın heyecanını yaşıyor. Dini eğitimle ilk tanışmalarını yaşayan bu minik yürekler, Kur’an okumayı öğrenirken; akaid, ibadet, siyer ve ahlak dersleriyle de İslam’ın temel değerlerini keşfediyor.

Akaid dersleriyle çocuklar, imanın altı esasını öğreniyor: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere iman... Bununla birlikte, hayatın tüm yönlerini şekillendiren bir anlayış geliştiriyorlar. Kimin yarattığını, rızıklandırdığını, yaşattığını ve nimet verdiğini fark ediyorlar. Kelime-i şehadetin anlamını kavrıyor; bu cümlenin sıradan bir söz değil, bir duruş olduğunu idrak ediyorlar.

İbadet eğitiminde ise dinin direği olan namazın şartlarını ve rükünlerini öğreniyorlar. Temizlik konularında hades ve necaset ayrımını, abdestin nasıl alındığını, boy abdestinin gerekliliğini ve tüm bu temizliklerin ibadetin bir parçası olduğunu anlıyorlar. Aldıkları abdestle ilk iki rekat namazın pratiğini yaparken, aynı zamanda iç huzurla tanışıyorlar. Namazda okunacak dua, zikir ve tesbihleri ezberleyerek İslam’ın manevi iklimine adım atıyorlar.

Siyer dersleri, çocukların Hz. Peygamber’in hayatını yakından tanımasına vesile oluyor. Doğumu, çocukluğu, gençliği, evliliği, risaletin gelişi, ilk inananlar, Mekke dönemindeki sabır ve direniş, hicretin anlamı, muhacir-ensar kardeşliği… Tüm bu anlatılar, çocukların hayal dünyasında Asr-ı Saadet'e bir yolculuk başlatıyor. Cihad ve şehadet kavramları ise yaşlarına uygun şekilde, fedakârlık ve inanç temelli olarak işleniyor.

Ahlak derslerinde ise Hz. Peygamber’in örnek ahlakı, günlük hayat adabı ve toplumsal saygı bilinci ön plandadır. Yeme, içme, uyuma, cami ve mescit adabı; anne babaya, büyüklere ve öğretmenlere karşı saygı gibi davranışlar, hem teorik hem pratik olarak aktarılıyor. Bu sayede camide öğrenilen bilgi, evde ve toplumda davranışa dönüşüyor.

Ancak çocukların camiye gelişinin yalnızca birkaç haftalık kurslarla sınırlı kalması büyük bir eksiklik olur. Kalıcı kazanımlar için çocukların camiyle gönül bağı kurması gerekir. Bu noktada cami görevlilerine büyük görev düşüyor. Çocuk, çocukluğunu yaşar: Koşar, oynar, zıplar, kimi zaman yaramazlık yapar. Bu doğallıkla baş edebilmek, sabır ve hikmetle yaklaşmak, onları camiden soğutacak tutumlardan uzak durmak, hocaların en büyük imtihanıdır.

Unutulmamalı ki çocuk, bir şekerle sevinir. Bazen sadece o şekeri almak için camiye gelir. Bu yüzden küçük ikramlar, cami sevgisini artırır. Bir şeker, bir tebessüm, sıcak bir selam, onların gönlünde iz bırakır. Devamlılık, bu küçük ama etkili adımlarla sağlanır.

Çocukların camiye düzenli gidip gitmediğini, gerçekten bir şey öğrenip öğrenmediğini takip etmek ise sadece hocaların değil, velilerin de sorumluluğudur. “Hocam, eti senin kemiği senin” diyerek tüm yükü hocaya bırakmak doğru değildir. Eğitim sürecine aktif katılım, velilerin en büyük desteği olmalıdır.

Yaz kursları kısa süreli olduğu için kimi çocuk Kur’an’a geçmeden kurs sona ermektedir. Bu da her yıl yeniden başlamayı gerektirmektedir. Bu süreci kesintisiz hale getirmek için kurs sonrasında açılan “cami dersleri”ne devam edilmesi elzemdir. Bu hem verilen emeğin zayi olmaması hem de kalıcı bir eğitim ortamının oluşması için gereklidir.

Sonuç olarak, çocukların camiyle tanışması bir yaz kursuyla başlasa da bu sürecin devamı, sevgiyle, ilgiyle, sabırla mümkündür. O ilk adım bir şekerse, devamı şefkatle örülmüş bir yoldur.

Allah’a emanet olun.