İran İslam Cumhuriyeti, devrim sürecinden bu yana, yani kırk altı yıldır Amerika’nın başını çektiği Batı dünyasının askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel saldırısı altında var olma mücadelesi veriyor.

Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen artı ve eksileri ile şimdiye kadar İran İslam Cumhuriyeti ayakta kalabilmeyi, baskılara boyun eğmemeyi başardı. Lakin bu defa durum farklı gibi… Siyonist cephenin İslam dünyasıyla ilgili şeytani projelerine direnen, işgal ve sömürüyü kabul etmeyen, Siyonistlerin hayallerini kabusa çeviren ve direnişte birbirleriyle yardımlaşan HAMAS, İslami Cihat, Hizbullah ve Ensarullah gibi İslami direniş hareketleriyle baş etmekte zorlanan Amerika ve israil, bu durumun suçlusu olarak İran’ı görüyor.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, İran’a Ensarullah ve diğer direniş güçlerine yardımı kesmesi için iki ay süre verdi. Aksi takdirde askeri seçeneğin masada olduğunu ilan etti. Öyle görünüyor ki Batı dünyası bu defa İran’ı vurma konusunda her zamankinden daha kararlı ve istekli…

Bunun birçok nedeni var… Amerika ve israil, İran’ın Aksa Tufanı sonrası yaşananlardan ötürü askeri anlamda güç kaybettiğini, zayıfladığını düşünüyor. Hizbullah’ın lider kadrosunun şehit edilip lojistik ikmal yollarının kapanması; yine HAMAS hareketinin birçok önemli liderinin şehit edilip Gazze’nin eskisi gibi direnemeyeceği varsayımı… Suriye ve diğer başka bazı etkenlerden ötürü İslam dünyasının, Batının bir saldırısı karşısında İran’a sahip çıkmayacağı, destek vermeyeceği düşüncesi… Yine İslam dünyasındaki birçok rejimin Batı ile dostane ilişkilere sahip olması, Batıya bağımlı liderlerin birçok İslam ülkesinde yönetimde olması gerçeği…

Bütün bunlar Amerika ve israili cesaretlendiriyor. Bir de İran’ın nükleer programı var… Batı İran’ın nükleer silaha sahip olmasının an meselesi olduğunu düşünüyor.

Hiç kuşkusuz İran’ın işi bu defa çok zor görünüyor. Ama İran’dan gelen mesajlar, açıklamalar, İran’ın direnmeye kararlı olduğu, boyun eğmeyeceği yönünde…

Batı eğer İran’ı devre dışı bırakabilirse, hiç kuşku olmasın sıra diğer İslam ülkelerine de gelecektir. Bu sadece İran’ın değil bütün ümmetin, bütün İslam dünyasının meselesidir. Verilen hiçbir taviz Batı dünyasını tatmin etmeyecek, durduramayacaktır. Amerika ve israilin önderliğindeki Batı dünyası Birinci Dünya Savaşından sonra yaşananlarda olduğu gibi İslam dünyasını istila edip bizzat kendisi fiili olarak yönetmek istemektedir.

Bu defaki proje İslam Dünyasının en etkili ülkelerinin toprakları üzerinde Büyük Yahudi Devletini kurup bu İslam ülkelerini bir daha bellerini doğrultamayacak şekilde parçalayıp bölmek, kolay lokmalar halinde yutmaktır.

Bu korkunç ve gittikçe yaklaşan, yakınlaşan tehlike ve tehdidin önüne geçebilmenin tek yolu, Batının Büyük Yahudi Devleti projesine müsaade etmemektir. Bu da ancak İslam ümmetinin tüm mezhepleri, kavimleri, renkleri ve fraksiyonlarıyla büyük bir cephe oluşturup vahdet ve birlik içinde cihat bayrağını dalgalandırmasıyla mümkün olur.

Bugün bu hayali gerçekleştirmek için önümüzde tarihi bir fırsat doğmuştur. Kudüs Davası… Kudüs Sevdası… Kudüs, İslam ümmetinin ortak davası olmayı elhamdülillah başarmıştır. Bütün Müslümanlar Kudüs Davası konusunda hassas hale gelmiştir. Aksa Tufanı, Gazze direnişi, Kudüs Davasına olan sevgiyi, bağlılığı hiç olmadığı kadar büyütmüş, artırmıştır.

Müslümanlar Kudüs Davası etrafında kenetlenip tüm güçleriyle Kudüs’ü kurtarma gayretine girerlerse Allah’ın izniyle Büyük Yahudi Devleti hayali Siyonistler için bir yok oluş vesilesi olacak, Amerika ve Batının şeytani projelerini akamete uğratacaktır.

İnşallah bu yıl idrak edilecek Dünya Kudüs Günü İslam ümmetini çok daha görkemli bir şekilde meydanlara dökecek, İslam ümmetinin Kudüs Davası etrafında birleşme arzu ve kararlılığını daha ileriye götürecektir.