Amerika ve Avrupa destekli Siyonist rejim, sözde ateşkes anlaşmalarına rağmen Gazze ve Lübnan’da Müslümanlara yönelik vahşi saldırılarını sürdürüyor. Sözde ateşkesten bu yana Gazze ve Filistin’in diğer bölgelerinde her gün onlarca Müslümanı, kadın çocuk demeden katleden, yaralayan, Gazze’ye temel ihtiyaçların girmesini engelleyen terörist rejim son günlerde saldırılarını Lübnan’da da yoğunlaştırdı. Lübnan’ın başkenti Beyrut’a kadar saldırıları uzanan Siyonistler en son Hizbullah’ın Genelkurmay Başkanı olarak kabul edilen Ebu Ali Tabtabai ve 4 Hizbullah mücahidini şehit etti.

Siyonistlerin durmaya niyetleri yok. İslam ülkelerinin başındaki yöneticilerin korkak, pısırık, uzlaşmacı, işbirlikçi politikalarından da cesaret alan Siyonistler İslam ümmetini esir almak istiyor. HAMAS’ı, Hizbullah’ı ateşkese zorlayan, silah bırakmalarını isteyen, sözde garantörlük rolü üstlenen İslam dünyasındaki yönetimler, Amerika ve israil karşısında ümmet tarihinde görülmemiş bir zillet hali yaşıyorlar. Taşların bağlanıp köpeklerin salıverilmesine can-u gönülden katkı sunuyorlar.

Artık anlaşıldı ki Siyonistlerin ve hamileri Amerika’nın ateşkes diye, barış diye bir dertleri yok. Bütün bu tiyatrolar sadece önlerini açmak, direniş güçlerini zayıflatmak ve halkları kandırıp uyutmak için sahnelenmektedir. Gözlerini İslam dünyasının bereketli topraklarına, petrollerine, diğer zenginliklerine dikmiş olan bu vampirlerin, kan içici yamyamların anladığı tek dil silahtır, direniştir.

Muhammed Akif’in deyimiyle bu medeni maskeli barbar sürüleri tüm İslam dünyasını yutmadan, İslam coğrafyasının tümünü birer Kerbela’ya çevirmeden ümmet olarak birleşmeli ve hep birlikte ayağa kalkmalıyız. Uzlaşma, boyun eğme asla bu canileri durdurmayacaktır. İşgal ve sömürü hedeflerinden vazgeçirmeyecektir.

Bunların hedefinde sadece HAMAS yoktur. Sadece Gazze ve Filistin yoktur. Hizbullah’a, İran’a, Ensarullah’a, Filistin direnişine boyun eğdirip onları teslim alabilirlerse kesinlikle Suriye’yi yutacaklar, Irak’ı talan edecekler, Afganistan’ın üzerine akbabalar gibi üşüşecekler, Pakistan ve Türkiye’ye boyun eğdirmek için hiçbir iğrençlikten geri durmayacaklar, Suudi ve gerici Körfez Krallıklarını daha çok soyup soğana çevirmek için bin dereden su getirecekler.

Başımızı kuma gömmenin zamanı değil. Bu bizi kurtarmaz. Sıra bize gelmeden, kadınlarımız dul, çocuklarımız yetim kalmadan, yavrularımızın parçalanan bedenlerini kefenler içinde taşıma mecburiyetinde kalmadan, şehirlerimiz, camilerimiz, okullarımız başımıza yıkılmadan harekete geçmeliyiz.

Yazık, çok yazık! Ateş topu gittikçe büyüyüp tüm hızıyla bize doğru yuvarlanırken sanki hiçbir tehlike yokmuş gibi yaşayıp basit gündemlerle zamanı harcamak ne kadar yazık! Her gün şehit düşen, tertemiz bedenleri kan ve toprağa bulanan aziz kardeşlerimizin, direniş evlatlarının mücadeleleri karşısındaki ilgisiz ve duyarsız duruşumuza yazık! Gazze’de, Lübnan’da, Yemen’de kısıtlı imkanlarına bakmadan zamanın süper güçlerine, Firavun ve Nemrutlarına karşı kahramanca direnen, cihadı kuşanan yiğit kardeşlerimizi gündem etmeye bile değmez buluşumuza, yiğitliklerini, direnişlerini birkaç yüzeysel gazete, televizyon ve site haberiyle geçiştirmemize yazık!

Gazze’yi, Lübnan’ı, Yemen’i gün geçtikçe gündemimizden düşürüp günlük hay huyun içinde boğulmaya başlayan bizlerin bu acınası yaşamı kanıksamamıza yazık!