Devleti Yönetenlere ve Yönetime Talip Olanlara…
Amerikan devriminin beyin takımından olan, insanı yönetmenin ilmini iyi bilen James Madison der ki:
‘Hükümetin önce yönetilenlere hakim olabilmesi gerekir, sonra da kendini, kendine hakim olmaya zorlaması gerekir.’
Bugün Türkiye’nin gidişatı ile ilgili derdi olan, memleketi kurtarmaya aday olduğunu söyleyen tüm siyasilerin bu sözü anlaması gerekiyor. Biz, Batı’nın ilmini alırken; dinini, vahşiliğini, sömürgeciliğini almayız. Batıya ait her güzel şeyi geçmişte ecdadın yaptığı gibi İslam Medeniyetinin okyanusuna karıştırıp milletimize sunarız. Bu sözü de siyâset-i şer'iyye ile harmanlayalım.
Hükmeden eleştirilerin hedefi olur. Hiçbir hükümet yoktur ki eleştirilere maruz kalmış olmasın. Peygamberimize bile Allah’ın cahil ve zalim olarak nitelendirdiği insanoğlu ‘Adil Ol Ya Muhammed!’ diyebilme cüretini göstermiştir. Bu cahil kişiyi öldürmek isteyen Hz. Ömer’e: ‘Yavaş ol ya Ömer! Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor denilmesini istemem’ diye karşılık vermiştir. Yöneticiyi eleştirmeyi istemek, kusur aramak söz konusu olabilir. Toplumla devletin uyumlu olmasını sağlayacak olan doğru eğitimdir.
Hükümetin halka hâkim olabilmesi için halkı bilinçlendirmesi gerekir. Yeni doğan çocuklar ve gençler için çok sistemli bir eğitim planlanmalı ve uygulanmalıdır. Son 200 yıldır İslam dünyasının en büyük musibeti, toplumu yöneten Müslüman ve salih yöneticilerin, İslami bilinci genç nesle veremeyişidir. Ne yazık ki genç nesiller hep kafir, münafık, şeytani yapıların ağına düşürülüyor.
1. Dünya Savaşından sonra zaten tüm İslam ülkelerinde devlet ile Müslümanlar savaştırıldı. Birçok Müslüman şahsiyet, devleti düşman olarak gördü ve halka da devleti düşman olarak tanıttı. Gerçekten de 1. Dünya Savaşından sonra kurulan devletlerin birçoğu Müslüman alimlere savaş açtı. Bakın bugün halen Mısır kendi evladını, ciğerparesini, ıslahçısını, davetçisini, alimlerini, profesörlerini idam ediyor. İşte, Emperyalistlerin güdümünde hareket eden zalim yöneticiler, Müslümanları devlete düşman bir yapı olmaya mecbur bırakmak istediler ve halen de istiyorlar.
Halbuki İslam, devlet kurmuş bir peygamberin dinidir. Bu ümmet, devletler kurup ilahi adaleti tesis etmiş bir ümmettir. Moğollar, Abbasileri yıkana kadar, 20. Yüzyılda ise emperyalistler Osmanlıyı yok edene kadar bu ümmet, tüm dünyada tek devlet olabilmeyi büyük oranda başarmıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ile ümmet sahipsiz ve başsız kalmıştır. Canavarlar dört yandan ümmeti paramparça etmiştir.
İslam ülkelerinde hükümet kurmayı başaran yöneticiler ise bir türlü istikrarı, adaleti ve güveni sağlayamamışlar. Dolayısı ile halka hâkim olamamışlar. Çünkü İslam ülkelerini yönetenler, kendini, kendine hâkim olmaya zorlamamışlar. İslami şahsiyet sahibi birçok salih yönetici, Emperyalist devletlerin güdümünde olup devlet içinde yetki ve etki sahibi adi karakterli kişilerle beraber olmaktan kendilerini kurtaramamışlar. Dolayısı ile hükümetler de değişse devletlerin siyaseti aynı olmuştur.
İşte, devleti özüne döndürmek isteyen Müslüman yöneticilerin emperyalist, sömürgeci büyük devletlerin maşası olan, kirli ilişkiler içine girmiş derin devlet denilen artıkları ne pahasına olursa olsun temizlemesi gerekir. İslam dünyasının tüm ülkelerinde derin devlet denilen halkına ihanet edip büyük devletlerin maşalığını yapan kirli kişilerden Müslüman halklar kurtulmalıdır. Son günlerde medyadaki haberlerde derinlerin kirli kuyularından gelen pis kokular halkımızı rahatsız etmiştir.
Sağlıklı siyasi bir toplumun oluşabilmesi için Kur’an ve Sünneti referans alan sağlam, özümüze uygun bir anayasa gereklidir. Ve bu anayasanın icrası için sağlıklı kanunlara gereksinim duyuyoruz. Siyasi otorite insanları kanunlara boyun eğdirmek zorundadır. Ne polis ne savcı ne hâkim ne de hiçbir siyasi, kendini kanunlardan üstün görmemelidir. En kötü kanun bile zalim ve cahil olan insanoğlunun insafından iyidir. Siyasi otorite kanunlara bizzat boyun eğmelidir.
1. Dünya Savaşından sonra İslam ülkelerinde kurulan tüm devletlerin kanunları ve anayasaları halk için yazılmamıştır. Peki, kimin için yazılmıştır? Emperyalist, sömürgeci, büyük devletlerin çıkarlarını korumak için yazılmıştır. Dolayısı ile Müslüman halkımızın seçtiği siyasi irade, halkımızın çıkarlarını koruyan bir anayasa hazırlamak zorundadır. İnsanlığın ve Müslüman halkın çıkarlarını korumayan bir anaysa, anarşiye sebep olmaya devam edecektir. İbni Haldun’un dediği gibi, ‘Anarşi beşerî helak eder, ümranı (bayındırlık, imar ve inşa) bozar.’ Allah’a ve halkına karşı sorumlu olduğunu unutmayan yöneticilerin vesilesi ile emniyet içinde yaşayabilme duası ile…