Zilhiccenin Sonundayız, 1442’ye Gireceğiz
Salgın uzadıkça insanımızda sabır azalıyor. Rutin hayat özleniyor. Yaz ayında gezmeye giden, pikniğe giden birçok insan bu salgın dolayısı ile tüm zevklerinden vazgeçti. İnsanımız artık evde daha çok vakit geçirir oldu. Camiler; Yaz Kuran Kurslarını, İslami dernekler de yaz aylarında verdikleri eğitimleri bu yıl veremediler.
Yazın bitmesine 15 gün gibi bir süre kaldı. Bu arada Zilhicce Ayının da son günlerini yaşıyoruz. Bir iki gün sonra Hicri Yılbaşı olacak. Muharrem Ayı atmosferine gireceğiz. Yeni bir yıl yeni bir dönem inşallah.
Hicri yılbaşında Hicret, Muharrem Ayı, Aşura, Kerbela, yaşanılan hayatın muhasebesi, yaşanılan devrin muhasebesi gibi mefhumlar akla geliyor. Hicri 1441 yılı çok hazin geçti. Kâbe milyonlarca Hacı ile coşarken bu yıl on bin kişi ile hac ibadeti gerçekleşti. Yine Kâbe başta olmak üzere mescitler ve Allah’ın isminin anıldığı birçok mekân cemaatsiz kaldı. Yeryüzünde Allah’ın evlerinin bu kadar mahzun oldukları bir yıl var mıdır acep?
Dünya genelinde korku, panik, hastalık havası oluştu. Tarife gerek yok, zaten süreci hep beraber yaşıyoruz. İşte, bir yeni Hicri yılın arifesindeyiz. Başta bu salgınla mücadele için neler yapabiliriz? Hicretin 1442. Yılında bu ümmete ne armağan edebiliriz? Başta nefsimizin, ailemizin, mahallemizin, şehrimizin ve ülkemizin hangi sorunlarını çözebiliriz? Hangi derde derman olabilir, hangi yaraya merhem oluruz? Acaba içinde bulunduğumuz durum ve şartları değerlendirebiliyor muyuz? Bu yeni Hicri yıl için aklımıza gelen birkaç öneriyi sıralamak istiyoruz:
1. Okullar 5 aydır kapalıdır. Öğretmenlerimiz de öğrencilerimiz de çok sıkıldılar. Uzaktan eğitim derde derman olmuyor. Bu süreç bize okulun ve öğretmenlerin önemini bir kez daha gösterdi. Okul toplumu düzene koyuyor. Öyle ise okulun en önemli unsuru olan öğretmenlerin önünü açmak gerekiyor. Yüksek lisans, başta olmak üzere öğretmenlere imkan oluşturulmalıdır. KPSS gibi birçok sınavı atlatmış öğretmenlere ALES zorunluluğu kaldırılmalıdır. Bu konuda teşvikler yapılmalıdır ki öğretmenler sürekli okuyup kendini geliştirsin. Okullar gerekli tedbirlerle açılırsa halkımız daha mutlu olur.
2. Muharrem Ayı değerlendirilmelidir. Gerek hutbelerde gerek sosyal medyada Hicri Yılbaşı, Hicret, İslam Tarihi, Kerbela, Aşura, Muharrem Ayı gibi mevzular anlatılmalıdır. Günümüzde yaşanan Kerbela olayları, Yezidler ve Hüseyinler tanıtılmalıdır.
3. Salgından dolayı insanımız kendini başıboş zannediyor. Sahipsizlik hissi oluşabiliyor. Bu yüzden vatandaşlarımıza manevi destek şarttır. Salgından dolayı sosyal hayat yavaşlamışken evleri birer okula dönüştürebiliriz. Bu vesile ile İslami STK’lar, Diyanet ve MEB el ele verip halkın kitap okuması, eğitici filmler izlemesi için TV ve sosyal medya programları yapmalıyız. Kanaatimize göre bu süreçte en güzel yaz kursunu Diyanet TV verdi. Allah emeği geçenlerden razı olsun. Rehber TV de Ağustos Ayının sonuna kadar Namaz etkinlikleri konulu programlar veriyor. Yine İslami birçok TV kanalı bir şeyler sunmaya çalışıyor. Allah hepsinden razı olsun. Ama hepimiz yetersiziz. Daha çok çaba ve gayret gerekiyor. Programlarımız tüm gayri İslami kanallara alternatif olmaktan ziyade rakipsiz olmalı, profesyonel olmalıdır.
4. İslam’ın yeryüzünde Hicretle beraber devlete kavuştuğunu halkımıza izah etmeliyiz. Devlet kurmuş bir peygamberin ümmeti olduğumuzu insanlığa anlatmalıyız. Medine Vesikası ve dinimiz İslam’ın Peygamberinin Anayasası toplumlara anlatılmalıdır. 1442. Yıl İslam’ın yılı olmalıdır. İslam Hukuku adalete susamış insanlığa çağımızın üslubuyla sunulmalıdır.
Maddeler ve öneriler çoğaltılabilir. Her şeyin hayal etmekle başladığını belirterek yazımıza son verirken, Hicretin 1442. Yılının hayırlar getirmesi dileğiyle…