• DOLAR 34.701
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.932
  • ...

Türkiye’nin Suriye’ye girmesi üzerine özellikle Batılı devletler bunu Kürt-Türk savaşı gibi gösterme eğilimindeler. Trump’ın ‘Aralarında 200 yıllık savaş ve mücadelenin olduğu iki grup arasına girecek değiliz.’ Yani sanki Türkler ve Kürtler 200 yıldır savaş halindelermiş gibi yansıtıyor. Birbiri ile kanlı iki kavimmiş gibi göstermek istiyorlar. Hâlbuki onlar da çok iyi biliyorlar ki Kürtler ve Türkler tarih boyunca birlikte devlet kurup fetihler yapmışlar. İslam’ın askeri kanadını ve devlet yönünü oluşturmuş bu iki millet,  milliyetçilik akımından bile etkilenmeden Milli Mücadeleyi birlikte yürütmüş bir halktılar. Ama 1925 yılında Hilafet ilga edilince bu iki kavmi birbirine bağlayan din bağı çözülmüş oldu.

Hem Türklerin içinde hem de Kürtlerin içinde dış güçlerle temas halindeki kimi kişiler Türkçülük ve Kürtçülük akımlarını başlattılar. Bu akımların tüm çabasına rağmen İslam’ın askeri kanadını oluşturmuş Kürt ve Türk halkı birbiri ile savaşmadı. Kız alıp vermeye, aynı beldelerde kardeşçe yaşamaya devam ettiler.

Köy enstitüsü ismiyle açılan okullarda, yurtlarda sol görüşlü öğretmenler görevlendirildi. Kürt illerinde ciddi anlamda sol akıma ait kitaplar okutuldu. Kürt gençleri yıllar yılı hep solcu, laik, İslam düşmanı kişilerin kirli ellerine teslim edildiler. Bu zihniyet de bölgede İslam karşıtı, İslam medeniyetini düşman olarak gören bir nesil yetiştirdi. Bakın aynı oyunu Türkler için de oynadıklarını hatırlatmakta fayda var. Bu oyunu özellikle İttihat ve Terakki üzerinde Türkler için oynayan akıl, 1960’lardan itibaren Kürtler için de oynadı. Netice itibari ile Kürt ırkçıları ile Türk ırkçıları İslam’ı kendilerine ortak bir düşman olarak gördüler. Metin Yükselleri şehit eden Türk ırkçıları idi. Doğudaki versiyonları olan Kürt Irkçıları ise birçok Müslüman gencin kanını hunharca akıttı.

Meseleyi daha net izah etmek için bir iki örnek verelim. Mesela PKK’nin işgali altında olan Tel Abyad 5 yıldan beri ezana hasret kalmıştı. Bin yıldan fazladır ezanın kesintisiz olarak okunduğu bu beldede 5 yıldır PKK’nın zulmünden dolayı ezan-ı Muhammed’i okunmuyordu. Aynı zulmü bu ülkede Türk ırkçıları da 18 Temmuz 1932 yılından 16 Haziran 1950 yılına kadar ezanı Türkçe okutarak yaptılar. Bakın PKK gibi ırkçı komünist bir yapının da hedefinde ezan var. 2019 yılında olan bizler, bu bölgede bağilik yapanların yöntemlerinin değişmediğini görüyoruz. Ezan’a, Kur’an’a, İslam peygamberine olan düşmanlıklar, küfürden medet ve ikbal bekleyenlerin ortak özelliğidir.

PKK’nin Suriye sözcüsü Salih Müslim BBC’ye verdiği bir röportajda diyor ki:’ Benim ağabeyim Profesör Mustafa Müslim’dir. Abim ile aramızda çok ciddi fikir ayrılıkları var. O ümmetçi biridir. Onu ve fikirlerini çocuklarımızdan ve halkımızdan uzak tuttuk. Onu içimizden kovduk. Çünkü Kürt halkı için değil, ümmet için düşünen biriydi. Abim ile insani ilişkilerimiz devam ediyor ama onu halkımıza yaklaştırmıyoruz.’ Bu bahsettiği ağabeyi Türkiye’ye iltica eden Suriyeli gençlere İslami ilimler öğretmekle meşgul olan muhterem Mustafa Müslim’dir. Yani ırkçı düşünce sahiplerinin ortak özelliği İslam düşmanlıklarıdır. PKK’nın 5-6 yıldan beri kontrol ettiği bölgelerde Müslümanlara ciddi zulümler vardı.

İşte Türkiye yeniden insanlığın savunuculuğunu üstlenmek istiyorsa İslam’ın referans alındığı bir anayasa ile işe başlamalı ve İslam toplumlarını kuşatan küresel bir siyaset geliştirmelidir.

Selam ve dua ile…