Hz. Hüseyin ve Buğz-u Lillah
Hicretin 1441. yılının ilk ayındayız. Muharrem Ayında -Aşura Ayında- olup da Hz. Hüseyin’i gündeme getirmemek olmaz. Geçen haftaki yazımızda bazı şeylere değinmiştik. Bu hafta özellikle Hz. Hüseyin’in nehyi anil münkerini işlemek istiyoruz. Gerçekten de kötülükle mücadele etme ruhunu kaybetmiş bir ümmete döndük. Buğz-u Lillah sahibi kimseleri toplum arar oldu. Allah için buğz ettiği, kızdığı için peygamberlik makamı verilmiş kimsenin hikâyesini hatırlatmak isteriz.
Hz. İbrahim ateşe atıldı. Yedi gün yedi gece ateşte kaldı. Allah’ın izni ile ateş onu yakmadı. Ateşten çıktı ve Nemrut’un karşısına dikildi. Nemrut manipüle yaparak bu İbrahim şeytandır, insan değil gibi yalanlar söyledi. Halk Hz. İbrahim’e yaklaşmadı. İbrahim peygamber de o beldeden ayrıldı. Yanında imanlı iki kişi tek vardı. Birisi eşi Sare Annemiz diğeri de yeğeni Hz. Lut Aleyhisselam. Hicret ettikleri esnada Sodom- Gomore denilen bölgeden geçiyorlardı. Lut Kavmi diye adlandırılan o azgın halkı gören genç Lut, çok kızdı. Öfkelendi. Bu adamların kadınları bırakıp erkeklere gitmelerini Allah için kınadı. İşte Allah için buğz etmesinin mükâfatı olarak bu kavmi ıslah etmek üzere peygamber olarak görevlendirildi. Seçilip beğenildi. Allah kendisi için kızıp öfkelenen bu genci zorlu bir kavme peygamber olarak görevlendirdiğini Hz. İbrahim’e bildirdi. Artık genç Lut, peygamberlik makamına ermiş oldu. Bu kıssa anlatılırken özellikle Allah için kızmanın Rabbulaleminin yanındaki derecesine de değinilir.
Hz. Hüseyin de Allah için buğz edip kızdı. Ve Allah’ın dinini etkisiz hale getirmek isteyen, dini siyasal hayattan tecrit etmek isteyen Yezid ve avenesine başkaldırdı. Hac mevsimiydi. O hac yapmayı yarıda bıraktı ve şehid olacağı beldeye doğru yol aldı. Hem de yanında çocukları, eşleri, yeğenleri ile beraber… Şehadet haberini atalarından daha önceden almış bir veliden bahsediyoruz. Hz. Hüseyin başına gelecekleri bile bile Kerbela’ya gitti. ‘Gitme Hüseyin, vururlar seni de’ diyen kimseler, ne yazık ki Yezid’in zulmünden kendilerini kurtaramadılar. Hz. Hüseyin’in şehadetinden sonra Medine yağmalandı. Hare Olayları olarak bilinen çok çirkin sahnelerin olduğu zulümler yaşandı. İslam tarihçileri –haklı olarak- bu olaylara çok da girmezler. Ama bu olayları anlatan İslam tarihçileri kötülükle mücadelenin ertelenmeyecek kadar hayati olduğunu vurgularlar. Yani ümmet ne zaman ki kötülükle mücadeleyi ertelemişse bedelini ağır ödemiştir. Veya kötülükle mücadele etmek isteyen yiğit Hüseyinler yalnız bırakılmışsa bunun bedelini tüm ümmet ödemiştir. Tarih nehyi anil münker yapmayanların feryatları, pişmanlıkları ve ahları ile doludur.
Hz. Hüseyin’i, bacısı Hz. Zeyneb’i, Hz. Hüseyin’in Kerbela’dan sağ olarak kurtulan tek oğlu Zeynelabidin’i tanımak, anlamak ve anlatmak şuurlu her Müslüman’ın borcudur. Sadece Kerbela’daki katliamı işlemek yetmez. Peygamber ailesinin esir alınışını, diyar diyar ibret olarak gezdirilişini, Peygamber ailesinin esir iken bile halkı irşat için verdikleri hutbeleri halkımıza anlatmamız gerekiyor. Kerbela Olayı sosyolojik bir laboratuardır. İçinde günümüze ışık tutacak çok malzeme var.
Evet, ülkemiz için çok büyük şeytani planlar yapılıyor. Bakın ABD 22 Milyon dolar LGBTİ derneklerine para yardımı yapmış. İnsanımızı ifsat eden, birçok proje ile bize saldırıyorlar. Gerek fiziki gerek kültürel anlamda ciddi bir savaşın içindeyiz. Bunu fark edip Hüseyni bir rol üstelenecek yiğitlere bu ümmetin ihtiyacı olduğunu hatırlatmak istedik. Selam ve dua ile…