• DOLAR 34.376
  • EURO 36.797
  • ALTIN 2966.506
  • ...

Bu yazıyı yazma sebebimizi belirterek konumuza başlayalım. Gündemle, siyasi partilerle, belediye seçimleri veya ülke içinde olan siyasi mevzularla ilgili bir şeyler söylüyor, fikir beyan ediyoruz. Hocaların, imamların, dini yönü toplumda ağır basan şahsiyetlerin bu tür konularda konuşması, yazması, yıllardan beri İslam Hukukundan uzaklaştırılmış halkımızın garipsemesine neden oluyor. İslam’da siyaset nasıl olmalıdır? Bununla ilgili geçmişte neler yapıldı, neler söylendi? Hangi kitaplar yazıldı? İşte tüm bu soruların cevabı Siyaset-i Şer’iyye başlığında toplanıyor. Bu kavramı anlamak demek, bu mevzuyu idrak etmek demektir. 

Şimdi, TDV İslam Ansiklopedisinde geçen tanımla konumuzu anlatmaya başlayabiliriz:

“Kamu otoritesinin özellikle kamu hukuku alanında dinin genel ilkelerine ters düşmeyecek düzenlemeler ve bu çerçevede uygulamalar yapma yetkisine Siyaset-i Şer’iyye denir.” Bu konuyu Gazali şu sözleri ile çok güzel özetlemiş: “Siyasetin yüksek şeklini dünyada istikrar ve refahı, ahrette kurtuluşu temin etme işine siyaset-i şer’iyye denir.” Yine Gazali bu işi en asil sanat olarak ifade eder ve bu sanatın işlevinin de toplumun ahenk ve huzurunu sağlamak olduğunu söyler.

Bu meseleyi kavramlaştırıp kitaplaştıran alimlerden bir iki örnek verecek olursak: Hanbeli fakihi Ebul Vefa İbn Akil, Şafi Fakihi Maverdi, Hanbeli Fakihi İbn Teymiye, öğrencisi İbn Cevziyye, İbn Ferhun, Trablusi gibi ilk dönem alimlerinden birçok isim sayılabilir. Siyaset ile dini birbirinden ilk defa ayıran Ebu Sufyan bin Muaviye’dir. O, iktidarı ele geçirince ulemaya şöyle demişti: “Din işlerine siz bakın, siyaseti bize bırakın.” Bu söz ulema tarafından benimsenmemişti. Zaten saltanata dönüş sürecinde Hz. Hüseyin’in kıyamı işi daha net anlamamızı sağlaması açısından önemlidir. Allah resulü ve Hulefa-i Raşidin Siyaset-i Şer’iyye kurumunu çok net işletmiş. Allah’ın ayetleri ile hikmetle kamu otoritesi sağlanmış. İnsanların refahı arttırılmaya çalışılmış ve ciddi başarılar da elde edilmişti. Özellikle Allah Resulü ve ilk dört halifenin ekonomik açıdan zayıf bırakılmış kişilerin güçlendirilmesi için yaptıkları işler, kitleleri İslam’a yöneltmiştir. İslam ile halk ve yöneticiler arasındaki uçurum ortadan kalkmış ve sosyal adalet tesis edilmiş. Özellikle İbn Ferhun gibi ulemanın Tebşiratul Hükkam gibi eserleri ile bu konu kitaplaştırılarak İslami ilimlerdeki yerini almıştır.

Kütüphaneler haftasında Cumhurbaşkanının çocukluğumdan beri okumaya devam ettiğim 8 ciltlik kitap diye bahsettiği eser de bu tür eserler sınıfına girer. Ömer Nasuhi Bilmen tarafından kaleme alınan eserin ismi, “Hukuku İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu”dur.

Evet, yöneticilerimizin bu tür eserleri baş tacı yapmaları gerekir. İslam hukukunu yeniden gündemimize almalıyız. Siyaset-i Şer’iyye mefhumunu canlandıracak akademik çalışmalar, denemeler, şiirler, tiyatrolar, diziler ile halkımıza bu büyük hazineyi göstermeliyiz.

Son seçimler de gösterdi ki bu halka özünü anlatmadığımız müddetçe İslami söylemi olan parti ve siyasiler başaramayacaktır. Diyarbakır, daha önce Refah Yol hükümetine, İzmir ise Adnan Menderes’in Demokrat partisine kucak açmış iller iken yıllardan beri farklı bir siyasi profil gösteriyorsa İslam’ı önceleyen tüm siyasilerin bu konuyu düşünmeleri gerekir. Halkı bilinçlendirme çalışmalarını arttırmak gerekir. Kitleleri uyandırmak, öz değerlerimizin hikmetini anlatarak toplumu eğitmek, ülkemizin, mazlum coğrafyamıza umut olmasını sağlayacaktır inşallah. Uğur Mumcu’nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaş tanımı ile konumuzu bitirelim. ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı: “İsviçre Medeni Kanununa göre evlenen, İtalyan Ceza Yasasına göre cezalandırılan, Alman Ceza Mahkemeleri Usulü Yasasınca yargılanan, Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen, İslam Hukukuna göre de gömülen kişidir.” Evet, İslam Hukukuna göre sadece gömülebilen bu mazlum halkın yeni bir anayasaya, dünyada istikrar ve refahı sağlayacak, ahrette kuruluşu temin edecek Siyaset-i Şer’iyye’ye ihtiyacı var. Bu işi bilen siyasiler görmek isteyen bir halk var. Selam ve dua ile…