• DOLAR 34.439
  • EURO 36.294
  • ALTIN 2835.082
  • ...

Malumunuz bundan 100 yıl önce 1918`li yıllarda ülkemizin dört bucağı işgal edilmeye başlanmıştı. Doğudan batıya dört taraftan adım adım işgale uğradığımız yıllardı. Halk perişandı. Açlık, işgal, yıllardan beri sürüp devam eden savaşlar herkesi yıldırmıştı. Takat, mecal, umut kalmamıştı. Tabi halk bu dönemlere öyle bir anda gelmemişti. Osmanlı Devleti içine çöreklenmiş, yargıda, askeriyede, bürokraside bulunan emperyalistlerin uşaklığını yapanlar adım adım ülkeyi işgale hazırlamışlardı. Mazlum insanları, mütedeyyin kesimleri dahi halifeye karşı isyana sürükleyecek ortamlar ve zeminler oluşturmuşlardı.

İç karışıklıklarla boğuşan, her gün farklı bir alanda darbe yiyen devlet, insanların gözünde itibarsızlaştırılmıştı. Devleti yönetenler liyakatsizlikle itham ediliyor, diktatör denilerek zalim olarak ilan ediliyordu. Kısacası yargı, yürütme, meclis itibarını kaybetmişti. Ülke ekonomik çıkmazlara girmişti. Tüm bu olumsuzluklarla beraber 1. Dünya Savaşına giren devlet kısa sürede egemenliğini kaybetti. Ama yenilginin en büyüğü adalet ve eğitim alanında yaşanan olumsuzluklardan kaynaklandığını belirten birçok analizci var.

Dikkat edin o dönem şair, yazar, düşünür, bürokrat, vezir, danışman konumumdaki hemen herkes eğitimini Avrupa`da tamamlamış ya İngiliz ya da Alman hayranı, ırkçı düşünceler aşılanarak eğitilmiş kişilerden oluşuyor. Aklı başında, milli değerlerine bağlı yazar, siyasetçi ve bürokrat konumunda olan kişiler de kısa sürede türlü tezgâhlarca harcanmış.

Abdulhamid Han gibi bir siyasi deha dahi binlerce yıllık şeytani bir tecrübe ve birikimle saldıran bu yapılarla ne yazık ki baş edememiş. Ve ahir ömrü sonunda tahtından indirilmiş, azledilmiş bir padişaha dönüştürülmüş. Tabi yenilen her kişi gibi hakkında yazılanlara ta günümüze kadar ‘Kızıl Sultan` lakabına ses çıkaramamış. Gerçi bu lakap TRT`de yayınlanan  Sultan Abdulhamid  dizisi ile zihinlerden silindi. Ve bu değerli insan, halk içindeki hak ettiği itibarına yaklaşık 100 yıl sonra kavuştu. Bir rol model oluşturuldu.

Gerçekten de günümüzde son bir iki ayda olan olaylar, dikkatli okuyunca oynanan oyunlar 28 Şubat sürecini akla getiriyor. Beş yıldan beridir kaldırılmış olan eğitime, formasyona ve birçok konuda insani değere aykırı olan ‘ANDIMIZ` uygulaması yeniden servis edildi. Ardından 10 Kasım`da çarşaf giymesini bilmeyen ayağı çıplak kadınlar, yüzü nursuz sakallı bir iki adam Atatürk püstüne saldırırken çekilmiş bir iki fotoğraf ile bir gündem oluşturuldu. Allah aşkına çarşaf giyen bir kadın çorap giymez mi? Ey tezgah düzenleyen zalimler, ayrıntıları kaçırmaya başladığınıza göre artık eskisi gibi güçlü değilsiniz değil mi? Ve ardından Yargıtaydan çıkan kararlar… Hükümet bu olaylara yönelik mesela Danıştay kararı için ‘ Yürütmeye müdahale edilmiştir.` Diyerek tepki gösterdi. Peki, daha ne yaptı ve ne yapmalıdır?

Adalet bakanı olmadan önce Sayın Bakan Abdulhamid Gül, özellikle adalet mekanizmasının Cumhurbaşkanı sistemi ile düzeltileceğini belirtmişti. Fakat halen dahi düzmece dosyalarla bu ülkenin iyiliğini isteyen insanlar cezalandırılıyorsa kaçak nerededir? 15 Temmuz`dan sonra yakalanan fırsata ne oldu? Bu halk tankların önüne yatıp can verirken acep eski vesayet odaklarının güçlenmesini mi istedi? 15 Temmuz mazlum halkımız için bir kazanım iken bugün 15 Temmuz gazileri dahi süreçten şikayetçiler. En basitinden geçen hafta Cumhurbaşkanlığı avukatları dahi mahkeme salonundan kovuluyor ve mahkeme karar duruşmasını icra ediyor. Bu yazdıklarımızın çok daha detayını, vahametini hükümet biliyor ve görüyor. Peki, neyi bekliyor hükümet? 15 Temmuz sonrası eski vesayetçiler cezaevlerinden çıkıp halkı tehdit etmişlerdi. Şimdi de tehditlerinin gereğini yapıyorlar. Yani bu halk, hiç yoluna bakamayacak mı? Hep iç işleri ile uğraşan bir toplum mu olacağız? Hükümetin yargı üzerinden, emniyet içinden halka yönelik yeni mağduriyetler oluşturmak isteyen her türlü şer güçleri etkisiz hale getirmek, mazlum insanlara hak ettiği güven, emniyet ortamını sağlamak zorunluluğu olduğunu hatırlatmak isteriz. Ehli insafa demek isteriz ki: Allah için yüz yıl önce kurgulanan filmin günümüzdeki aktörleri olmayalım. Yeryüzünde ilahi adaletin tesisi için, şeytan ve taraftarlarının etkisiz hale getirilmesi için oyun kurucu bir millet olalım. Birilerinin tezgahına girip badinaj yapıp yerinde sayanlardan olmamak için ehli imanın her ortamda muhabbet, vifak, uhuvvet ve ittifak içinde olması duası ile…