Mısır’da Firavunlar Hala Var
Rabiat'ul Adeviyye Meydanı'ndaki darbe karşıtı protestolarla ilgili davada, hapisteki Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) Genel Sekreteri Muhammed el-Biltaci ile İhvan liderlerinden Safvet Hicazi'nin de aralarında bulunduğu 12 kişi hakkında verilen idam cezası dün Yargıtay tarafından onandı. Alınan bu idam kararları ile Sisi yönetimi, önündeki engelleri ortadan kaldırmak istiyor. Hele bu firavunluğa bakar mısınız? Hem darbe yap, hem yüzlerce kişiyi öldür, hem de darbeye karşı çıkanları idam et. Üstelik darbeye karşı çıkarken de silah kullanmamışlar. Sivil yürüyüş ve protestolar yapmışlar. Bu yapılanları firavunlar ve nemrutlar yapmadı. Ama yirmi birinci yüzyılın firavunu, tüm dünyanın gözleri önünde bunları yapıyor lakin medeni! dünyanın sesi çıkmıyor.
Dünyanın demokratik, laik, medeni ve insan hakları savunucuları ve akademisyenleri oralı bile olmuyor. Çünkü bu canavar onların eseri. Çünkü bu firavun onlara hizmet ediyor. Kendilerinin yapamadıklarını ona yaptırıyorlar.
İşte batının gerçek yüzü budur. Her zaman kendisini düşünür. Kendine demokrat, kendine medeni, kendine insan hakları, kendine insan hakları mahkemeleri. Öyle bencil ki, dünyanın geri kalan milletleri umurlarında bile değil. Hatta kendilerinin istemediği bir yönetim başa gelse bir anda bütün değerlerini ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir ahlaksızlığa da sahipler.
Biz firavunluğun, nemrutluğun tarihte kaldığını zannediyorduk ama bugün nemrutluğun, firavunluğun alasını yaşıyoruz. Bugün de erkekler idam edilip kadınlar sağ bırakılıyor. Bugün de Müslümanlar güçsüz görülüp darağaçlarında idam ediliyor. Tarihten değişen bir şey yok. Sadece isimler ve zamanlar değişmiş. Gerisi aynen Kur’an’ın anlattığı Hz. Musa ve Firavun kıssası.
Zalim Sisi hiç de oturduğu koltuklan emin olmasın. Kendinde önce otuz yıl o koltukta oturanların sonunu düşünsün. Bilsin ki, düşene sahipleri sahip çıkmaz. Ve bir gün sen de düşeceksin.
Batının kuklası tarafından yapılan bu idamlara elbette kuklacılar sesini çıkarmayacaktır. Sesini çıkaracak olanlar Müslüman halklar ve vicdan ehli olanlardır. Müslümanlar bulundukları yerlerden bu işi protesto etmeli, yürüyüş ve açıklamalar ile devletlerine baskı yapmalı, mısır rejiminin elçiliklerini ablukaya almalıdır.
Ümmet bu mazlumları çağdaş firavunların insafına terk etmemelidir. Şehit Hasan El Benna’nın talebelerine sahip çıkmalıdır. Bütün dünya İslami Hareketlerinin O’na ve hareketine borcu vardır. Bu borcu bugün onlara sahip çıkarak ödemelidir.
Hayat sahnesinde herkese kendine bir rol almış. Elbette bu rolü de en güzel şekilde yerine getirerek hayatı amacına uygun sona erdirecektir. Müslümanlar için en büyük gaye Rıza-i İlahiye göre bu hayatı sona erdirmektir. Bunun zindanda, hastanede veya darağacında sonlanmasının bir önemi yoktur. Hayatının sonu cennete çıkacaklara, ne mutlu o hayat sahiplerine.
‘La yestevi ashabunnari ve ashabulcenneh.’ Ateşe girecekler ile cennete girecekler bir değildir diyor Kur’an. Çünkü ateşe giren yanmış, cennete giren ise kurtuluşa ermiştir.
Allah bizleri de kurtuluşa eren kullarından eylesin. Zalimleri de her iki dünyada kahr u perişan eylesin.
Firavunlar varsa Musalar da var olacaktır. Ve zalimler için yaşasın cehennem.