İzzetle ölüm mü zillet içinde yaşamak mı?
Haçlı seferlerinin en önemli sebebinin Kudüs’ü Müslümanların elinden almak olduğu anlatılır.
Kudüs, Kur’an’ın ifadesiyle “Çevresi mübarek kılınmış” olan Mescid-i Aksa’dan dolayı da Müslümanlar için mübarek ve mukaddes bir beldedir.
Yahudilere göre Kudüs, “Davut’un krallığının” merkezi, Süleyman Mabedine sahip şehirdir.
Hıristiyanlar için de Kudüs ve çevresi en önemli dini ve tarihi sembolleri barındırması açısından kıymetlidir. Hz. İsa’nın ve annesinin doğduğu, yaşadığı ve ilahi nimetlerle karşılaştığı beldedir. Hz. Meryem’in mezarı Kudüs’tedir. Yine Hıristiyan inancına göre Hz. İsa burada çarmıha gerildi.
Hıristiyanlığın güçlenmesi sonrası Kudüs’te Yahudilere hayat hakkı tanınmadı. 4. Yüzyılın başlarından 7. Yüzyıla kadar Roma İmparatorluğunun elinde bulunan Kudüs’e Yahudilerin girmesi yasaktı.
İslam orduları, Hz. Ömer’in halifeliği döneminde, Ebu Ubeyde b. Cerrah komutasında şehri kuşattılar. Şehrin yöneticisi Patrik Safronyus teslim olmayı kabul etti; ama şehrin anahtarını bizatihi Hz. Ömer’in kendisine vermek istedi. Bunun üzerine Hz. Ömer Medine’den Kudüs’e geldi.
Böylece Miladi 636’da Müslümanlar Kudüs’ü fethetmiş oldu.
Yani Kudüs’ün ilk fethi savaşsız ve kan dökülmeden gerçekleşti.
Hz Ömer (r.a) şehrin ismini İlya'dan Kudüs’e çevirdi ve Hıristiyanlar ile bir anlaşma (Emanname) imzaladı.
“Emanname”ye göre ‘Hıristiyanların can ve malları güvence altında olacak, kilise ve haçlarına dokunulmayacaktı.’
Hıristiyanların Müslümanlardan özellikle istediği şey Yahudilerin şehre girişine izin verilmemesiydi. Bu madde bir süre uygulandı; ama sonra Yahudilere izin verildi.
Yani Yahudiler ancak Müslümanların hakimiyetinde Kudüs’te yaşayabildiler. Bu yaklaşık 450 yıl sürdü.
Haçlılar, büyük ordularla gelip Kudüs’ü ele geçirdiklerinde Müslüman ya da Yahudi hiç kimsenin sağ kalmasına izin vermediler.
İbn-i Esir, yaşanan katliamda “70 bin Müslümanın öldürüldüğünü” söyler.
Batılı tarihçiler bile katliamın dehşetini ve kimsenin sağ bırakılmadığını övünerek naklederler.
88 yıl süren bu karanlık dönemden sonra Allah mazlum ümmete Selahaddin’i lütfetti.
İhlas, fedakarlık, cesaret ve Allah’a dayanmanın ödülünü aldı Selahaddin ve Kudüs fethedildi.
Hz. Ömer’in yolundan gitti Selahaddin ve mabetlere dokunmadı, intikam hissiyle hareket edip katliam yapmadı.
Müslümanların hakimiyetinde yine özgür oldu Kudüs.
Yine Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler aynı şehirde yaşadı.
İslam adaletin kendisidir ve bu Kudüs’te yüzlerce yıl herkes tarafından net olarak görüldü.
Sonra yine haçlılar geldi ve Kudüs ve çevresinde fitne ateşleri yaktılar.
Katliama uğrattıkları ve tarih boyunca insan yerine koymadıkları Yahudileri, kafileler halinde taşıyıp Kudüs ve çevresine yerleştirdiler.
Yahudi terör çetelerinden oluşan örgütler kurdular ve onlara her türlü maddi ve silah desteği sağladılar.
Filistinlileri öldürüp evlerine yerleştiler, topraklarına el koydular.
Milyonlarca kişi mülteci durumuna düştü.
İki kutuplu dünyada doğu blokundan medet uman kimi Filistinli gruplar her seferinde ihanete uğradılar. Adları gerilla olarak kaldı, suikastlarla tanındılar.
İslami direniş ile beraber Filistin halkı topyekun dikildi işgalcinin karşısına ve İntifadalar yaşandı.
Resmi işkencelere, infazlara, insanlık dışı ambargolara sessiz kaldı dünya.
İşgal adım adım genişledi, suikast ve infaz politikaları uluorta icra edildi.
Furkan savaşları yaşandı, Kudüs kılıcı ile yumruklar sıkıldı.
Ve Aksa Tufanı ile izzetle ölümü zillet içinde yaşamaya tercih eden İslami direnişin aziz yiğitleri, savunmadan taarruza geçti.
Haçlılar yine gemilerle yola çıktı.
İnsani hiçbir değeri tanımayan işgalci teröristlere destek açıklamaları yaptı Avrupa.
Abluka ağırlaştırılacak, Gazze’nin suyu kesilecek, ilaç girmeyecek, dediler.
“Canlarını ve mallarını cennet karşılığında satmaya” karar vermiş olan yiğitleri “Sizi öldüreceğiz” diye tehdit ettiler.