"ŞU METRİSİN ÖNÜ ... " "KÜÇÜK ĶÖY MEZARLIĞI"
Sol paradigmanın meşhur Zindan türküsüdür "Şu Metrisin Önü geniş bir alan"
Fakat hakikat böyle değildir. Bilenler iyi bilir ki Metris'in önünde koca bir alan değil, Küçük
Köy Mezarlığı vardır. Ve büyük bir mezarlıktır. Cezaevi kapısıyla mezarlık kapısı birbirine bakar...
Hatta cezaevine gelen Ring araçları, cezaevine girmeye çalışırken, arka tarafları mezarlık kapısına gelir. O kadar yakın mesafededir.
Yine bilenler bilir ki, Metris Cezaevi Türkiye'nin yeni jenerasyon F tipi cezaevlerinden önceki en
kadim cezaevi ve darbeler döneminde Türkiye'deki siyasi kişilikleri ağırlayan bir cezaevidir. Adına çok şiir, makale, kitap yazılmış; türkü yakılmıştır.
Küçükköy Mezarlığı’ndan sonra Metris cezaevine girişte de yeni yeni bir cezaevi türü olan R tipi
yani Rehabilitasyon Tipi Cezaevi vardır ki ağır hasta mahkumlar için inşa edilmiştir ve hastane
formatında yapılmıştır... Gardiyanların dışında bir de hasta bakıcı personel vardır. R Tipi
Cezaevinin ilk girişi genelde insana bir fikir verir. Daha doğrusu insanı ağır bir ruh haletine koyar.
Çünkü kapıda 8-10 tane ambulans durur
R Tipi Cezaevi mahkum kabulüne girişte ise, bir tarafta sedyeler diğer tarafta ise tekerlekli
sandalyeler vardır. Ve ilk karşılamada ise gardiyanların dışında sağlık ekipleri durur. Belirttiğim
gibi çok ağır hasta mahkumlar buraya getirilir.
Mahkum geldikten sonra durumuna göre; eğer yürüyemeyecek durumda ise tekerlekli sandalye
veya sedyeden biriyle gideceği koğuşa götürülür...
Koğuşlar da hastane odası tipindedir. Kısacası mezarlık cezaevi ve hastane iç içe bir habitat
oluşturmuştur...
Bu üçlünün hatırlattığı bir durum vardır. Yani kabristan hastane ve hapishane...
Hikmetinden istifade etmek için şöyle bir söz vardır. Denilir ki; "Kabristanları, hastaneleri ve hapishaneleri ziyaret ediniz ki; hayatın sıhhatin ve hürriyetin kıymetini bilesiniz. Evet hayat Hürriyet ve sıhhat ...Öte yandan kabristan, hapishane ve hastane.... Maalesef günümüz insanında hikmet ve basiret gözü pek işlememektedir. Sahip olunan nimetlerin kıymeti pek bilinememektedir. Hayatta sıhhat sahibi ve hür bir insanın sahip olduğu nimetlerin kıymetini bilmemesi, şükrünü eda etmemesi ve hayatın hürriyet'in, sıhhatin gerçek sahibine vefasını ifa etmemesi gerçekten üzücü bir durumdur.
Eğer şu an bir kabirde ve kabristanda değilseniz, eğer şu an bir hastanede ve bir yatakta
değilseniz, eğer şu anda bir zindanda ve bir koğuşta değilseniz gerçekten büyük bir şükür ve hamd borcunuz vardır...
Bunun kıymetini biliniz...
Yine hadis-i şerifte belirtilir ki; bir insan ahirette ilk etapta, gençliğini, zamanını, malını nasıl harcadığı konusunda hesaba çekilir...
Hayatın hürriyetin ve sıhhatin gereğince ve gerçek sahibinin istediği şekilde kıymetlendirilmesi dua ve temennisiyle;
Allah'a emanetsiniz.