27 Aydır Gazze Şeridinde yaşanan soykırım, vahşet, kuşatma ve insanlık tarihinde görülmemiş mezalim ve insani felaket 11 Ekim’de yürürlüğe giren sözde ateşkese rağmen aralıksız ve kesintisiz devam ediyor.
Terör rejimi sadece Gazze’de değil, Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’de de saldırı, katliam ve hain suikastlar yapıyor. Dünyanın gözü önünde işlenen bu vahşi soykırıma rağmen ateşkes anlaşmasına imza atan ülkeler ve en önemlisi “Garantör Ülkeler” neden ses çıkarmıyorlar? Neden sessizler? Neden inisiyatif almıyorlar? Daha ne olmasını bekliyorlar?
27 aydır Gazzelilerin çekmediği eziyet ve cefa kalmadı. İnsanlık tarihinde yaşanmamış en ağır imtihanları yaşadılar. Ümmet ve uluslararası sistemin kör ilgisizliği ve zaman zaman ihanetine rağmen, çelikten iradeleri hiç sarsılmadı. En önemli liderlerini, komutanlarını ve tüm ailelerini şehid vermelerine rağmen geri adım atmadılar. Havadan ve karadan bombalandılar, açlık, susuzluk ve ilaçsızlık silah olarak kullanıldı, açlıktan ölümler oldu vazgeçmediler. Çadırlarda yakılarak şehid edildiler yine dünya seyretti; onlar direnmeye devam ettiler. Şimdi de soğuk hava ve sel suları ile çadırlarda yaşama tutunmaya çalışıyorlar ama nafile…
Hani ateşkes anlaşmasına göre günde 600 yardım TIR’ı Gazze’ye girecekti? Neden kimse güçlü bir irade ortaya koyamıyor? Hani güçlü ülkeler ve orduları? Savaşınız demiyoruz, imza attığınız anlaşmanın hakkını verin yeter. Yaptırım gücünüz yoksa neden Gazzelilere umut oldunuz ve “Garantör ülke” olarak anlaşmaya imza attınız?
Bu uyduruk anlaşma sonrası maalesef endişe ettiğimiz durum yaşandı ve Gazze unutuldu. Sanki her şey yoluna girmiş gibi davranmaya, yaşamaya ve gündemlerimiz değişmeye başladı. Oysa Gazze’de de Lübnan’da da değişen bir şey yok. Sadece belki saldırı sayısında göreceli bir azalma ile gözümüz boyanıyor. Kuşatma ve vahşet aynen kaldığı yerden devam ediyor. Gazze Sağlık Bakanlığı hafta sonu açıklamasında, 11 Ekim’de ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Gazze’de 386 Filistinlinin şehit edildiğini, 1018 kişinin ise yaralandığını bildirdi. Tabi bu sayı her gün her saat artıyor. Geçtiğimiz cumartesi günü Kassam Tugaylarının önemli ve stratejik komutanlarından Raad Saad ve yanındaki 3 kişi araçlarına düzenlenen saldırı ile şehid edildiler. Nerede ateşkes? Nerede ateşkesin mimarları? Nerede garantör ülkeler?
Gazze Şeridi ve diğer bölgelerde mazlum halkın kanı akmaya devam ettiği sürece, siviller açlık ve soğuk havadan can vermeye devam ettiği sürece, kimse bize diplomatik girişimlerden bahsetmesin. Akan kanı durdurmayan hiçbir girişimin bir değeri ve etkisi yoktur. Kimse kendini kandırmasın.
Gazze’ye olan ilgi ve gündem kaymasını her alanda görebiliyoruz. Neden vahşetlere karşı yaptığımız dev gösterileri garantör ülkelerin görevini hakkıyla yapması, anlaşmanın uygulanması ve Gazze halkının rahat nefes almasını sağlamak amaçlı yapmıyoruz? Devletler ve yöneticiler suskun da STK’lar, basın-medya ve halk neden suskun?
2 yıl önce ülkemizde bir futbol maçında bir hakeme atılan yumruk sonrası şöyle yazmıştım: “Nasıl bir ülke olduk? Bir yumruk, 20 bin insanın vahşice öldürülmesinden daha çok konuşuluyor!” Evet, 7 Ekim’den bu yana siyonizm ve işbirlikçileri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gündemi Gazze’den başka yöne kaydırmak için her fırsatı kolladılar ve bu ortamı oluşturdular. Biz neden bu oyunlara geliyoruz? Gazze’de vahşet ve soykırım sona ermeden başka yöne bakmamalıyız. Tek derdimiz Gazze ve mazlum coğrafyalar olmalı.
Şimdi de aynı suni gündemlerle meşgul ediliyoruz. 26 Eylül’den beri eski bir şarkıcının hazin bir şekilde ölümü veya öldürülmesi olayı TV ekranlarından ve basının gündeminden düşmüyor. Nedenler, niçinler, nasılların sonu gelmiyor. Kendilerini savcı ve mahkeme yerine koyan TV kanalları, emekli emniyet müdürleri, emekli kriminal uzmanları vs. ile olayı çözmeye çalışıyor ve canlı yayınlarla 3 aya yakındır kamuoyunu meşgul ediyorlar.
Hakemin yumruklanması olayında olduğu gibi resmi rakamlara göre 71 bin şehid ve 171 bin yaralı, bu şarkıcının ölümü kadar bültenlerde ve gündemde yer almıyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu nasıl bir vicdandır?
Bize düşen Gazze ve siyonist vahşet ve soykırımı sürekli gündemde tutmak olmalıdır. Gündemin başka tarafa hele manipülatif olaylara kaymasına izin vermemeliyiz. STK ve toplum dinamiklerini bu amaçla harekete geçirmeli ve devlet yöneticileri üzerinde “baskı unsuru” oluşturmalıyız.
Aynı tavrımızı işgal ürünleri ve siyonistlere destek veren firmaların ürünlerine boykot konusunda da göstermeliyiz. Bu konuda atalet göstermeden vahşete destek olanlara karşı insani bir tavır olarak boykota devam edelim.
Aynı şekilde ülkemiz vatandaşı olup da soykırıma iştirak eden çifte vatandaş siyonistlerin yargılanması ve vatandaşlıktan çıkarılması için HÜDA PAR’ın Meclis’e sunduğu yasa teklifinin takipçisi olalım ve bu konuda baskıyı artıralım.
Bu insani ve tarihi sorumluluğumuzu yerine getirmez isek bunun hesabını nasıl vereceğiz? Ne hesap gününde ne tarihe ne insanlığa ne de vicdanımıza bunun hesabını veremeyiz. Susarak ve mazlumların sessiz feryatlarına sağır kalarak vahşete ortak olmuş oluruz. Vesselam…