GÖNDEREN : KUR'AN-I KERİM ALICI: MAHİR
Bir mektup zarfının dörtte biri küçüklüğünde minicik deniz mavisi bir zarf... Üzerinde; Gönderici yerine, Kuran'ı Kerim, alıcı yerine ise, Mahir ismi yazılmış... Zarfın ağzı açıldığında ise yine minik bir kağıda şöyle küçük bir not düşülmüş. " Merhaba güzel çocuk. Benim adım Kur’an-ı Kerim... Ben senin en güzel arkadaşın ve rehberinim. Beni okumanı, beni dinlemeni ve beni anlamanı isterim... Biliyor musun beni okuyan, öğrenen, çocukların anne ve babalarına cennette çok harika bir taç giydirilecek... Sende bu mutluluktan anne ve babanı mahrum etme ve beni okumayı öğrenmek için çok çalış..."
Kur’an-ı Kerim
Bu mektubu minik çocuklarının ellerinde gören anne ve babalardan iyi niyetlisi de art niyetlisi de soluğu hemen söz konusu okulda ilk önce idarecilerin yanında, daha sonra da bu işi yapan "Manevi Değerler Eğitimi Öğretmeni" olarak görev yapan Öğretmen Hanımın yanında alıyorlarmış. Olay, okul öncesi eğitimi veren özel bir kurumda geçiyor. Meğerki bu Öğretmen Hanım kızımız, henüz okuma yazmayı bilmeyen çocuklar üzerinden mantıklı bir psikoloji ile aslında anne ve babaları da hedef alan bir Kur’an-ı Kerim ile tanışma, tanıştırılma metodolojisi geliştirmiş kendisine göre. Olumlu sonuç da alıyormuş Bir şekilde tanıştığım bu öğretmen hanım, hem bu yöntemi bilinçli bir özgüvenle uyguluyor, hem de olumsuz tepkilerle üzerine gelen velileri, nispeten Okul idarecilerini güzel bir şekilde yatıştırıyor ve adeta Kur’an-ı Kerim ile tanışmalarını çocuklar üzerinden sağlıyormuş. Peki, bu özgüven ve akıllı metot nereden geliyor. Meğerki bu Öğretmen Hanım kızımız, kendisi bir hafize imiş, yani Kur’an-ı Kerim'in kendi deyişiyle bu mektubunu bu mesajını en iyi şekilde önceden almış ve bunu kendisinde bir özgüvene dönüştürmüş... Daha doğrusu Kur’an-ı Kerim'in kendisini Cenabı Allah'ın mektubu olarak idrak etmiş, inanmış ve hayatına aktarmış. Bu yöntemle yüzde 80-90 olumlu sonuç aldığını da söylüyor. Tepki göstermek için gelen velilerin çoğu çocuklarının durumu söz konusu olunca hemen olumlu tavır gösteriyorlarmış. Hayat standardı yüksek bir semtte yaşayan belki çoğu pek Kur’an-ı Kerim ile tanışma imkanı bile bulmamış bu veliler, çocukları üzerinden hem Kur’an-ı Kerim ile hem de Kur’an-ı Kerimi hayatına yerleştiren bu Muhterem öğretmenimiz de tanışıyorlarmış... Bu ferahlatıcı Öykü'ye şahit olduktan sonra merhum Muhammed İkbal'in şu olayını hatırladım. Muhammed İkbal bir yazısında şöyle yazmıştı. "Hayatım boyunca beni etkileyen ve dönüştüren en önemli hususlardan biri şuydu. Babam bana sürekli şu nasihati ederdi. ‘Oğlum Kur’an-ı Kerimi sanki ilk kez senin üzerine inmiş gibi al...'" Okulların açılması ile beraber, ya çocuklarımız, ya da yakınlarımızın çocuklarının durumları üzerinden; bizi direkt ya da dolaylı olarak ilgilendiren önemli bir sürece girmiş olduk. Okullar sadece eğitimle ilgili sorunları barındırmıyorlar. Aynı zamanda sosyal hayat ile ilgili olarak da, pek çok sorun ya da kazanımın merkezindedirler. Okul, bireylerin ve toplumun yetişmesinde aileden sonra en önemli kurumdur. Kabul etsek de etmesek de bu böyledir. Sonuçlarıyla karşımızda duruyor. Muhakkak okullarda büyük sorunlar vardır. Fakat bu Öğretmen Hanım kızımızın durumu gibi olumlu konuları görünce, umutlanmak konusunda da şans sahibiyiz... Her şeye eleştirel bakıp sürekli olumsuzluk içinde olmaktansa, bir de bardağın dolu tarafına bakıp, daha güzel ümit ve beklentiler içine de girilebilir. Öğretmen hanımın bu güzel mektubunu görünce; daha çok kişiye, daha çok öğrenci ve veliye ulaşması için bu köşeye almayı, paylaşmayı bir görev olarak gördüm. Aslında bu vesileyle Kur’an-ı Kerim'in bize Rabbimizin bir mektubu olduğunu ve aynen Öğretmen Hanım kızımızın yönteminde olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim'in de bizlere bir mesajı bir mektubu olduğunu yeniden idrak etme durumundayız... Bunu cevapsız bırakmamak herkesten daha fazla şuurlu Müslümanın görevidir. Aynı zamanda bir davetçi ve tebliğci olan her Müslümanın, yeniden Rabbimizin bu mektubunu, dolayısıyla Kur’an-ı Kerim'in bu mesajını almaya, cevap vermeye ve istenilen yere ulaştırmaya dair görevini hatırlaması gereklidir... Bu ümit dua ve temenni ile... Allah'a emanetsiniz ....
Abdullah Yasin