Önce şunu kabul edelim; Türkiye dört bir yandan israil kuşatması altındadır. Hem de bu kuşatma bir satranç oyunu gibi adım adım ilerliyor.

Türkiye yönünü nereye çevirse, nereye el atsa israil de hemen orada peyda oluyor ve oraya bir taş koyuyor yani Türkiye’nin adım atmasına ve hamle yapmasına engel olmaya çalışıyor.

Yerine göre kendi gücüyle yerine göre ABD ile ve yerine göre de o noktada bulduğu piyonlarla yapıyor. Öyle ya müptezel miktarda piyon bulmak mümkün.

Zannedersem başta yetkililer olmak üzere bunları görmeyen yoktur. İsterseniz işin vahametini anlamak için elinize bir harita alıp bakabilirsiniz;

Sondan başlayalım; Somalili ayrılıkçıları “Somaliland” adıyla bağımsız bir ülke olarak tanıdı, ABD’nin de tanıması için bastırıyor. Gücü yeterse bir milyon Gazzeliyi oraya gönderecek. Aynı zamanda o coğrafyadan Türkiye’nin elini ayağını kesecek.

Ondan önce Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la yaptığı iş birliği anlaşmasıyla Türkiye’yi daracık bir bölgeye hapsetme teşebbüsleri.

Kıbrıs Rum kesimi ile Lübnan arasında imzalanan Deniz Saha anlaşmasını da buna dahil edelim.

Zaten iş bu noktaya geldiği için Gazze’de konuşlanması düşünülen Barış Gücü içerisinde Türkiye’yi reddetme gücünü de buradan alıyor. Yani Gazze’nin geleceğinde Türkiye’nin olmaması için gereken taşları döşemek üzere.

Evet, israilin Türkiye’yi dört bir yandan kuşatması bunlarla kalmıyor. Suriye’de hava üstünlüğünü kaybetmemek için Türkiye’nin Suriye'ye radar sistemleri yerleştirmesine karşı çıkıyor.

Bu arada Suriyeli Dürzileri silahlandırması, SDG üzerinden süreci ve Suriye’yi baskılamaya çalışması,

Türkiye'ye F-35 uçaklarının gönderilmesini engellemeye çalışması,

Türk devletlerinin Kıbrıs Rum Kesimi’nde elçilik açmaları,

Kazakistan’ın İbrahimi anlaşmalara katılması,

Zengezor Koridoru’nun “Trump Yolu” projesine dönüştürülmesi.

Libya’da Türkiye’nin karşısında Mısır’ın desteklenmesi...

Kuşatma denilebilmesi için galiba bu kadar yeter.

Ne diyorsunuz, Türkiye bu kuşatmayı kırabilecek mi, nereden nasıl başlamalıdır?

Yoksa bu iş ta ilk günden Gazze’nin imdadına yetişmek suretiyle mi başlamalıydı, geç mi kalındı?

Rabbim akıbetimizi hayreyleye!