Geçtiğimiz hafta sosyal medyada dolaşıma sokulan ve namaz ibadetiyle alay eden videolar, sadece bir saygısızlık ve ahlâksızlık örneği olmanın ötesinde, yıllardır kutsallarımıza yönelik sistematik bir zihniyetin ve mevcut eğitim sisteminin doğal bir sonucudur. Bu mesele “mizah” ya da “özgürlük” sınırları içinde ele alınacak bir durum değildir. Ne yazık ki ahlâkî sınırlar olabildiğince ihlal edilmektedir.
Bugün sosyal medyada dolaşan bu videolar, liseli gençlerin cehaletinin ürünü olmaktan çok, dinimize inancımıza yönelik çizimi yıllar öncesinden yapılmış seküler bir mühendisliğin sonucudur.
İnancımızın temel taşlarından biri olarak hedef alınan namaz, kulun Rabbiyle kurduğu doğrudan bağdır. İnsanın aczini, teslimiyetini ve dünyaya geliş amacını her gün yeniden idrak etmesidir. Bu nedenle namaz ve diğer değerlerimizle alay etmek, sadece bir ibadet biçimini hedef almak değil, Müslüman kimliğimizi, inancımızı ve hayat biçimimizi küçümsemek, değerlerimizi itibarsızlaştırmak anlamına gelir.
Dikkat çekici olan husus, bu alaycı içeriklerin çoğu bilinçli olarak yayınlanmaktadır. Seçilen sahneler, arka plan müzikleri ve kullanılan dil, izleyicide namazı “gerici”, “absürt” ya da “çağdışı” bir eylem gibi göstermeyi hedeflemektedir.
İşin kötü bir diğer tarafı da bu videoların toplumun bir kesiminde karşılık bulabilmesidir. Namazla alay eden videolara gülüp geçen, hatta paylaşarak yayılmasına katkı sunan zihniyet, aslında kendi kökleriyle bağını koparmıştır. Ve yine bu, yıllardır pompalanan “din bireysel bir meseledir” , “ibadetler gizli yapılmalıdır” gibi söylemlerle beslenen seküler eğitim, gençlerimizi köklerinden koparmakta, İslam’ın toplumsal boyutunu budamaktadır. Dün karikatürler üzerinden yapılan saldırılar, bugün videolarla, yarın da daha bilmediğimiz şekillerde karşımıza çıkacaktır. Bizler de bunların karşısına sadece: “Şayet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lafa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, O’nun ayetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” (Tevbe 65) ayetiyle mi çıkacağız? Yapmamız gereken, namazın insan hayatındaki yerini, anlamını ve dönüştürücü gücünü inadına anlatmaktır. Ki gençlerimiz buna güçlü bir tepki verdiler, namazı sahiplendiler, bize ümit aşıladılar.
Sonuç olarak, geçtiğimiz hafta sosyal medyada yayılan namazla alay eden bu videolar, münferit birer provokasyon olarak görülmemelidir. Yıllar önce ekilen zehirli tohumların zehirli ürünleridir. Ve yine bize fark ettirilmeden dinimize karşı yürütülen mücadelenin bir parçasıdır.
Namazla alay eden, namazı hayatından çıkaran bir toplum, manevi çöküşe doğru sürüklenir. Ki her şey ayan beyan ortadadır. Değerlerini kaybeden milletler, başkalaşır, kendi kimliklerine düşman kesilirler ki bu da ortadadır. Bizi biz yapan değerlerimize dizilerle de bir dizi saldırı yapıldığını buraya not düşelim.
Devlet veya hükümet ricalinin çoğunun namaz kılıyor olması, bu duruma karşı sessizlikleri, takındıkları tavır, caydırıcı bir önlem almamaları, hukuk mekanizmasını harekete geçirmemeleri de çok düşündürücüdür. Nerede şu inanç ve vicdan hürriyetini korumak? Kendilerini iktidara taşıyan, iktidarda tutan kitlelerde bir “Sahipsizlik” duygusu oluşturduğu da gözden kaçmamaktadır.
Bu gidişle Müslümanlar, seküler hegemonyanın tasallutu altında can çekişecek. CHP’yi kurtarıcı olarak görmeye başlayacaktır. Çok ilginçtir ki Türkiye gibi bir İslam ülkesinde veya Müslümanların yaşadığı ülkede İslam’ın her türlü değeriyle alay etmeye cesaret edebilirler ama Hristiyanlığın tek bir değeriyle alay etmeye kimse cesaret edemez. Böyle bir hareket yapanların yakalarına hemen “Nefret suçu” kapsamında yapışacaklar. Böyle bir durumda hukukun göstereceği refleksi naçizane kendimiz için de istemekteyiz.