Filistin Âlimler Birliği'nin “Tekbir Cuması” çağrısı, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada geniş katılımlarla yankı buldu. Genç, yaşlı, kadın, çocuk her yaştan ve her kesimden Müslüman, evlerinin balkonlarında, parklarda, sokaklarda, caddelerde gerek bireysel gerekse de toplu olarak Tekbirler getirerek Gazze'deki direnişi ve sabrı selamlayıp zulme karşı tek yürek oldu.

Allah’ın her şeyden daha büyük, daha yüce ve daha üstün olduğunu haykırmak anlamına gelen ve “Allahu Ekber” diye ifade edilen Tekbir, sadece bir zikir kelimesi değil, aynı zamanda Müslümanların, düşmanlarına karşı mücadele ve cihadında motivasyonunu artırmayı sağlayan bir direniş kuvveti niteliğindedir. Bu bakımdan Tekbir Cumasına katılan her bir Müslüman’da, Allah’ın büyüklüğüne ve gücüne olan inanç pekişmiş, kardeşlik ve dayanışma ruhu güçlenmiş, başta terör şebekesi israil olmak üzere kendisini büyük ve güçlü gören bütün şer ittifakının, ümmetin birliği karşısında yerle yeksan olacağına dair itikat kalplerde bir kez daha yer edinmiştir.

Hiç kuşkusuz Tekbir, İslam’ın en temel sembollerinden ve en güçlü manevi silahlarından biridir. Gür bir sesle “Allahu Ekber” diyen bir Müslüman’ın düşman karşısında korkusu cesarete, teçhizat azlığından dolayı güçsüzlüğü güce dönüşür, zafere olan imanı güçlenir, Allah’a tevekkülü artar, kendisini dünyaya bağlayan bütün bağlardan kurtularak bir an önce cennete kavuşma özlemiyle ölümüne düşman saflarına hücum eder ve neticede iki güzelden birisine yani ya zafere ya da şehadete kavuşur. İşte Tekbir Cumasına katılıp Tekbirlerle Gazze direnişine ve cihadına destek veren her Müslüman’ın kalbinde böylesi ulvi düşünceler ve kanaatler yer edinmiş oldu. İslam düşmanlarına, ama bilhassa terörist israil çetelerine ve onun destekçilerine yönelik cihad etme arzu ve iştiyakı dalga dalga yayıldı. Gazze’de zulme ve soykırıma uğrayan kardeşlerinin yaralarına merhem olma, onlara maddi ve manevi destek vermenin ötesinde, bizzat yanlarında olup onlarla birlikte savaşma özlemi ve heyecanı hiç olmadığı kadar güçlendi.

Göğe yükselen Tekbirlerin sadece bir sesten ibaret kalmayıp bir bomba gibi İslam düşmanlarının yüreklerinde patladığını tahmin etmek güç değil. Aslında İslam düşmanları, Müslümanların birlik olduklarında, tek bir yürek gibi hareket ettiklerinde, Allah’a dayanıp dünyevi korkularını terk ettiklerinde neyi başaracaklarını, düşmanlarına karşı nasıl zaferler kazanacaklarını, nasıl izzet elde edip düşmanlarını zelil edeceklerini en az bizim kadar bilmektedirler. Çünkü onlar, tarih boyunca İ’la-yı Kelimetullah uğruna ve İslam adaletinin yeryüzünde hâkim olması adına cihad eden Müslümanların neler başarabildiklerini iyi analiz etmişlerdir. Tekbir, bu mücadelenin en etkili silahı olduğundan, Tekbir Cumasında yankılanan Tekbirlerin, siyonist Yahudilerin ve onları sevenlerin uykularını kaçırdıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

HAMAS’ın şemsiyesi altında Filistin Âlimler Birliğinin çağrısıyla yapılan Tekbir etkinliği, Müslümanların Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya, Gazze’ye ve işgal altındaki tüm Filistin topraklarına olan bağlılıklarını pekiştirmiş ve bu değerler uğruna verilen mücadelenin yanında olduklarını göstermek için fırsat sunmuştur. Bu etkinliğin ortaya çıkmasını sağlayan elbette HAMAS’tır. Soykırımcı israilin, en modern silahlarla yaklaşık 19 aydan bu yana bitirmeye çalıştığı HAMAS, halen güçlü bir şekilde direnişine devam etmekte, Müslümanların özgürlüğü ve batı hegemonyasından kurtulması için ümit ve cesaret aşılamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, HAMAS’ın etki gücünün, Gazze sınırlarını aşarak ümmet coğrafyasının tamamını kuşattığını görebiliriz. Gazze halkıyla HAMAS arasındaki bağı koparmak isteyenler, HAMAS’ı ümmet için yüz akı konumuna yükselterek baltayı taşa vurmuşlardır. HAMAS, artık ideolojik, sosyal ve cihadi bir hareket olarak sadece Gazze’ye değil, ümmete liderlik etme potansiyeli taşıyan bir harekete dönüşmüştür.