Neden bu kadar çok hainimiz var? İçimizde kendi toprağına, kan ve din kardeşine, komşusuna, kendinden olan tüm değerlere ihanet etmeye amade bu denli çok kişinin olması normal mıdır? Mesela bizler neden İngiltere'de, Almanya’da, Fransa’da, Kanada’da bize uşaklık edecek, kendi milletine, komşusuna ihanet edecek fazla kimse bulamıyoruz. Onlar bizden daha güçlü değerlere mi sahip yoksa daha köklü karakterleri mi var!? Bizden bu kadar çok, uşak hain çıkıyor olması, tamamen düşmanın bizim üzerimizdeki çalışmalarının sonucu mu, yoksa kendimize de eleştiri getirmemizi gerektiren unsurlar da var mı?
Muhakkak ki bir medeniyetin veya coğrafyanın, içinde ihanetler olmadan yenilgiye uğratılması çok zordur. Bizi bu kadar kırılgan, güçsüz yapan sebeplerin en başında bulunan maddelerden biri de sonu gelmeyen korkunç ihanetlerdir. Aklımızdaki sebepleri saymaya çalışalım.
1. Coğrafyaya hükmeden kaos:
Kökeninin düşman olduğunu biliyoruz. Farklılıklarımıza tahammül kültürümüzü yıkıp fikirlerimizdeki farklılıkları, renklerimizdeki ve dillerimizdeki farklılıkları önceleyerek, bulabildikleri bütün büyük-küçük farklılıkların hepsini içimizde bir çatışma sebebi kılıp aramıza kaos yaydılar ve böylece bizi paramparça ettiler. Yeterli kaosun bulunduğu her yerde; açık, sefalet, acılarla beslenen acımasızlık, savaş, kan ve yarınlara dair umutsuzluk bulunur. Bu da kendisine yarın için güvenlik teklifinde bulunan herkese kanmaya ve kardeşlerine ihanet etmeye müsait bir ortam oluşturur. Düşman aramızda kaos oluşturmak için elinden gelen her şeyi yapıyor.
2. Nefret:
Birbirimizden nefret ediyoruz. Bu nefretin boyutu o denli büyümüş ki düşman sırayla öldürmeye başladığı halde ve sıramız gelince, tıpkı şimdi öldürülen kardeşlerimizi gibi, düşman tarafından öldürüleceğimizi bildiğimiz halde, öldürülen kardeşlerimizden nefret etmeye ve onlara ihanet etmeye devam ediyoruz. Bu korkunç bir hastalık hali değil mi?
3. Korku:
Lisede İbn-i Esir’den, Tatar istilası esnasında, İslam dünyasında oluşan korkuyu okuduğumda manzarayı anlamlandıramamıştım. Tek bir Tatar askeri, onlarca Müslüman’ı sıraya koyup, sıranın başından başlayarak kafalarını kesiyor ama sonraki Müslümanlar, Tatar korkusundan öldürülmek için sıralarını beklemeye devam ediyorlardı. Öldürülmekten o kadar çok korkuyorlardı ki öldürülüyorken bile sıralarını bekliyorlardı. Şimdi anlıyorum. Korku, yaşama tutunma içgüdüsü olarak bilinir. Allah korkusu bilincini unutunca, Batı korkusu üzerimizde uyuşturucu etkisi bırakıyor. Oysa sadece Allah'tan korkan yürek, ruy-i zemindeki hiçbir şeyden korkmaz ve kardeşlerine ihanet etmez.
4. Liderlik sevdası (Güç İstenci):
Uşak bir kral, sultan veya lider olma pahasına tüm komşularına, halkına ve dosdoğru inanca yapılan ihanetleri artık sıradan kabul etmeye başladık. Kimi, imam olma iddiasıyla kardeşlerini itti, bir diğeri halife olma iddiası nedeniyle rakip gördüğü kardeşlerinin kuyusunu kazdı. Kimse düşmana karşı eyleme geçmedi. Liderlik mücadeleleri, liderliği daha imkansız kıldı.
5. Eğitim:
Eğitilmiş devşirme hainler, her tarafımızı sarmış durumda. Tüm devlet kurumları ve ekonomik faaliyetler hedeflerinde ama özellikle medya ihanette önemli yer tutuyor. Medya, insanlarımızın algılarıyla oynuyor ve onları kardeşlerine ihanete hazır hale getiriyor.
6. Hayranlık:
Leş kokulu Batı’ya duyulan hayranlık, aşağılık duygusunun uşağı olmuş aşağılık kişilerce yüceltilmekte ve kardeşlerine ihanetlerinin sebebi olmaktadır. Batılı gibi giyinen tüm palyaço liderler, bir senfoni dinlemekle medenileştiğini zanneden entelektüel kılıklı soytarılar ve batılı gibi olmaya çalışan herkes iyi bilsin ki, direniş göstererek kendi coğrafyalarında birer aslan olmayı reddetmiş olmaları, onları Batı için bir aslan kılmayacaktır. Batı için ne kadar çok halklarına ihanet ederse etsinler, Batı onları sokaklarında dolaşan köpekler gibi görecektir.
Menfaatçilik, cehalet, Batı kökenli ideolojiler…. ve daha birçok ihanet sebebini düşünmek de okuyucumuza kalsın.