Bu yılın Mart ve Nisan'ı dikkat çekici kutlamalara, etkinliklere, törenlere tanıklık etti. Örneğin 1 Mart Ramazan'ın ilk günü idi. Müminler; oruç, teravih, dua, zikir, fıtır ve zekât gibi ibadetlerle dolu bir aya giriyorlardı.

Elbette ki herkes bahsettiğimiz türden yaşamadı Ramazan ayını. Mesela en son 33 yıl önce Newroz, Ramazan ayına denk gelmişti. Bahsettiğim yılda, Newrozlar daha yeni yeni kutlanıyordu. Meydanları dolduranlar; “Bugün bayramdır, oruç tutulmaz” deyip açık açık sigara içiyorlardı. Yani Kürtlerde ulusalcılığın ilk kırılmaları yaşanıyordu.

33 yıl sonra, yani bu yılki Newroz kutlamalarını sosyal medyadan takip etmeye çalıştım. Aynı 33 yıl önceki gibi oruç tutmayıp kameraların önünde sigara içenler vardı. Yani bahsettiğimiz kırılma devam ediyordu. Kanaatimce kat kat artarak.

Bilindiği üzere Ramazan ayının 27. günü Kadir gecesidir. Bin aydan daha hayırlı olan bu gecede müminler avuçlarını semaya açtılar. 30 Mart ise Bayramın birinci günü idi. Oruç tutanların iftar ettikleri ve bayram namazından sonra kucaklaşıp birbirlerini tebrik ettikleri o müstesna zaman dilimi yani.

PKK'nın; “Dağda şehitlerimiz(!) var” diyerek, Ramazan veya Kurban bayramlarını yasakladıklarına şahitlik etmiştik. Newroz’u davul-zurna eşliğinde, kızlı-erkekli halaylarla kutlayanlar, Ramazan bayramını yasaklıyorlardı. Kemalistlerin, Ramazan Bayramına “Şeker” ismini vermeleri gibi bir şeydi bu.

Derken kutlu doğum mevsimi olan Nisan ayı başladı. Peygamber âşıkları ilk kutlu doğum etkinliğini Cizre'de gerçekleştirdiler. Tehliller, tekbirler, salavatlar eşliğinde Molla Mizgin’in uyarıcı konuşmasını dinledik hep beraber.

Sonra Batman ve Gaziantep kutlu doğumlarına şahitlik ettik. Özellikle Batman'da yoğun yağmura rağmen alanın dolu dolu olması, gözlerimizi yaşarttı.

Tabi ki Amed, yani Dıyarbekir kutlu doğumu. Mahşeri bir kalabalık ve semaya yayılan tekbir, tehlil ve salavat sesleri. Mehmet Göktaş'ın heyecandan kelimeleri birbirine bindirmesi, laik Türk ve Kürtlerin aslında aynı zihniyetin ürünü olduğunu çarpıcı örneklerle dile getirmesi.

Sonra Birinci Meclis'in açılışına binaen, yine ulusalcı zihniyetin eseri olan 23 Nisan Çocuk Bayramı'nın kutlama görüntüleri düştü medyaya. Belki bu yıl İstanbul depremi dikkatleri dağıttı ama bu ülke 23 Nisan'da Mustafa Kemal'in heykeli önünde secde ettirilen anaokulu öğrencilerine çokça şahitlik etmişti.

Son olarak 27 Nisan’da İstanbul, Van ve Adana kutlu doğumlarını izledik. Mehmet Göktaş ile Muhammed Emin Yıldırım'ın muhteşem tespitlerine kulak kabarttık.

Kısacası Türkiye'de, Kürt veya Türk laik ulusalcılarının, dini bayramlara mesafeli duruşlarına rağmen ulusal bayramları canhıraş bir şekilde, üstelik kutsalları ayakları altına alarak kutlama yaptıklarını herkes görüyor, biliyor.

O zaman bir tercih yapmak durumundayız. Mart ile Nisan aylarındaki kutlamalar bizi bir tercihin eşiğine getirmiş durumdadır. Öyle çokça araştırma yapmaya gerek yok.

Meydanlar her şeyi açık seçik ve dahi alenen beyan ediyor zaten.