Bugün 12 Şubat, yirminci yüzyılın en etkili İslami hareketi kabul edilen Müslüman Kardeşler Teşkilatının kurucusu olan Hasan el Benna’nın şehadet yıldönümü. Onu rahmetle yâd ederken, anlayış ve mücadelesinden dersler almayı arzu ediyoruz.

Hasan el Benna, İslam dünyasının dört bir tarafının Batılı sömürgeci güçler tarafından işgal edildiği bir zaman diliminde doğdu. Babası onu İslam ahlâkı ve terbiyesi üzerine yetiştirdi. Gençliğinin ilk çağlarında Hasafiyye tarikatına intisap etti ve burada aldığı manevi eğitim, onda ciddi etkiler uyandırdı. El-Benna buradan aldığı manevi gıdalardan istifade etmiş, ancak burada yoğunlaşılan nefis terbiyesi ve toplumsal meselelerden uzak kalma halini benimseyemedi. Ona göre ümmetin derdiyle dertlenmek, halkla iç içe olmak da gerekiyordu ve bu, Allah katında daha üstündü.

Mısır'da batılı anlayışın hâkim olduğu, bireysel özgürlük adı altında toplumda ciddi bir ahlaki çürümenin yaşandığı gözleniyordu. Üniversitelerde pozitivist akıl yüceltilmekte, batılı ve inkârcı bir eğitim sistemi okullarda icra edilmekte ve fikir kulüpleri adı altında İslam’la savaş yürütülmekteydi. Yüzlerce yıldır İslam yurdu olan Mısır’da halk giderek İslami değerlerden uzaklaşmakta ve işgalcilerin esareti altındaki kölelere dönüşmekteydi. Ona göre Selahaddin-i Eyyubi’nin ülkesinde Richard'ın çocukları cirit atıyordu.

İşte bu nedenle okuldan birincilikle mezun olduktan sonra devletten Paris’te eğitim desteği almasına rağmen kabul etmedi ve maddeperest batının her geçen gün yozlaştırdığı Müslüman halkının kurtuluşu için öğretmen olmaya karar verdi. Niçin öğretmen olmak istediğini bir kompozisyonunda şöyle ifade ediyordu El-Benna: "Faydası sahibini aşmayan, yararı onu yapandan başkasına dokunmayan bir amelin oldukça cılız ve dar çerçeveli olduğuna inanıyorum. En hayırlı amelin, sonuçlarıyla hem sahibinin hem ailesinin hem de toplumun yararlanabileceği amel olduğuna inanıyorum. İşte bu inancımdan hareket ederek öğretmenliği seçtim".

Yaptığı tahlillerde halkın Müslüman olduğunu ancak İslam'ın topluma hakkıyla anlatılmadığını ve cami vaazlarının da yeterli olmadığını, bu nedenle de halkın maddi/manevi işgal ve sömürüye karşı diriliş ve direnişten mahrum kaldığını düşünüyordu. Yaklaşık 3000 köyü ziyaret ederek gelecekte İslami hareket başlatacak olan rehberlere yeni bir mücadele tarzını miras bıraktı. İnsanların camilere pek uğramadığını ve gençlerin mekânı olan kahvehanelerin dolu olduğunu gördü ve burada insanları sıkmadan kısa süreli vaazlarla irşatlarda bulundu.

El-Benna, bu vaazlarda ihtilaflı, güncel ve siyasal konulardan ziyade Allah'ı ve Ahiret gününü hatırlattı ve hesap şuurunu aktarmaya çalıştı. İnsanları kırmadan, günahlarını ifşa etmeden ve onları kınamadan hakikatleri anlattı.

Henüz 23 yaşında iken İslam'a hizmet yolunda kardeşlerden oluşan gruba “Müslüman Kardeşler", yani “İhvan-ı Müslimin" adı verildi. Yapılan irşatlar neticesinde El-Benna'nın mesajı toplumun her kesiminde yankı buldu ve işçiler, çiftçiler, öğrenciler, memurlar başta olmak üzere tüm kesimin kalplerindeki korku, aşağılık duygusu, zayıflık ve güçsüzlük hissi yerine, Allah'a iman ile gelen izzetin ve hayatın amacının idrakine varıldı. El-Benna'nın mesajı, 1930'ların başından itibaren yurt dışından gelen misafirlerle birlikte Mısır sınırlarını aştı.

İşte bu mesaj, sadece Mısır yönetimini değil, kukla yönetimler ve batıyı da ciddi anlamda korkuttu. Bu korkunun sonucunda ölüm kararı verildi ve 12 Şubat 1949 yılında henüz 43 yaşında iken şehid edildi. Şehadeti ile ABD’de yaşanan sevince, o dönem ABD’de olan Şehid Seyyid Kutub da bizzat şahit oldu. Ancak onun şehadeti, bugün işgalcilerle mücadele eden Filistin direnişi başta olmak üzere nice İslami harekete ilham kaynağı oldu ve olmaya da devam edecek inşallah.